Grip mevsimi açılmıştır, hayırlı olsun!
Çocuk felci, sıtma efendime söyleyeyim verem gibi geçmişte kabus olan bir sürü hastalık gelişmiş ülkeler için birer şaka oldu. Doktorlar çocuğu olmayan çiftlerden alınan bir saç teli ve deri dokusuyla laboratuvarlarda bebek yapmak üzere! AIDS'liler, ilaç tedavisiyle 20- 30 yıl yaşatılıyor artık. Kansere bile çare bulundu, bulunacak. Ancak uzay yolculuğunun eşiğindeki insanoğlu, hâlâ grip olunca tavuk çorbasına dadanıyor! Yani Mars'a giden mekikteki astronot grip olsa, medeniyet yolunda, kendisi için küçük, fakat insanlık için büyük bir gecikme, kaçınılmaz! Gribin çaresi bulunamadığı gibi bulunma ihtimalinden bile bahsedilmiyor! Dünyanın en büyük bilim adamına, en kral profesörüne gitseniz, adamın vereceği tedavi; "Vitamin al, yat dinlen" olacak! Bir haftadır sürüm sürüm sürünüyorum!
HEPİMİZ HASTAYIZ Boğazımda, geceleri uyutmayacak kadar gıcık bir kuruluk, bir kızarıklık... Ancak antibiyotiğe başlayacak kadar da vahim değil. Burnum akmaya başlamış, ama arada kesilip kandırmaca yapıyor! Ateş on dakika çıkıyor, dereceyi elime alınca düşüyor! Her şeyi iptal edip yatmak için çok dinç, işe gitmek için çok perişanım! İki arada; bir derece üçkağıtçı, kaypak bir grip yani! Bu arada ses olmuş borozan! Çekimlerde 'Aslı'yı değil de 'Volkan'ı oynasam, daha uygun olacakmış gibi bir havadayım! Bütün set, oyuncusundan çaycısına kadar hasta olduğu için kimse iyileşemiyor, herkes tekrar tekrar birbirine bulaştırıyor. Öksüre hapşıra yaşayıp gidiyoruz!
BEYAZ TÜRK UKALA! En ufak öksürükte soluğu hastanede almak, daha ziyade alt gelir grubundan, köy kökenli vatandaşlarımızın alışkanlığıdır Türkiye'de. Onlar, belki yıllarca yaşadıkları yerlerde iyi sağlık hizmeti almamış olmanın korkusuyla, büyük şehirde, sivilce çıksa panik içinde doktora giderler. En ufak rahatsızlıkta, hep en kötü ihtimali düşünürler. İyi de yaparlar. Beyaz Türk ise bu konuda süper ukala ve cahildir! Her şey gibi, tıp konusunda da engin bilgi birikimi olduğundan, kendi teşhisini kendi koyar, kendi kararıyla antibiyotikler alır, bitkisel ilaçlara dadanır, olmadı semtin tanıdık eczacısına gider! Zaten doktora, hastaneye ayıracak vakti de yoktur ve hastalığını doktordan daha iyi bilmektedir!
ŞEHRİ İSTİLA ETTİ Dizi setinde herkes birbirine ilaç tavsiye ediyor! Senin antibiyotiğin daha iyi, benimki daha güçlü; "Hımm onun içinde amoksisilin var" gibi muhabbetler dönüyor, bendenizin başı çektiği! Herkesin hastalığının aynı grip türü olduğundan hiçbir şüphemiz yok. Dolayısıyla, birbirine "Git boğaz kültürü aldır, mikrobunu öğren, doktoru ara" gibi tavsiyelere rastlanmıyor! Onun yerine, millet birbirine C vitamini, boğaz pastili ikram edip duruyor! Anladığım kadarıyla bütün şehir aynı durumda. Gözle görünmeyen Allahın şekilsiz bir virüsü, koskoca İstanbul'u istila etmiş yani. "Önemli olan boyum değil, işlevim" gibi seviyesiz esprilerle, havalı havalı dolaşmıyorsa öteki virüslerin yanında, adam değilim!
VİRÜS RÜYAMDA... Tipini bile görebiliyorum herifin! Zayıf böyle, pis sakallı, pörtlek gözlü, dişler sigaradan sararmış. Gece rüyama giriyor burnumun gıdıklandığı, boğazımın tırtıklandığı anlarda! Pis pis sırıtıyor! Tam dayaklık. Son haberse, bu mendeburun havasını bozacak, ondan daha güçlü, yeni bir virüsün ülkemize yaklaşmakta olduğu ile ilgili: Kuş gribi! Efendim... Bu mevsimde, göçmen kuşların uzak diyarlardan getirdiği, bilinmeyen virüsler gelip, ağır, ateşli griplere sebep olurlarmış, bu sene de egzotik arkadaşın uğraması an meselesiymiş! Hazırlıklı olmak lazımmış, ama grip aşıları da etkili olmayacakmış. Eee? Ne yapacağız yani? Ben size söyleyeyim. Antibiyotikli, antibiyotiksiz, vitaminli veya vitaminsiz, doktorlu, ya da doktorsuz, bir hafta sürüneceksiniz! Ya da yedi gün!
|