Ankara'dan kadın fotoğrafı
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın karısı, Samsun'da fırtınalar koparan fotoğrafından sonra dün gazetecilerin önüne çıkarak eşinin centilmen ve evlilik yıldönümlerinde çiçek almayı ihmal etmeyen bir "romantik" olduğunu söyledi. Bunu duymak güzel. Semiha Hanım'ın bir diğer şikayeti de, Samsun'daki yalnız resminin "başörtülü" olduğu için gündeme gelmiş olması. Söylemek istediği, "Başım açık olsa kimse fark etmeyecek." Belki. Ama biz her iki durumda da rahatsız olurduk. Gerçek şu ki, Semiha Hanım'ın Samsun fotoğrafı, başı açık ya da kapalı bir çok kadını rahatsız etti. Çünkü hepimiz bir noktada o yalnızlık anını hissettik... O resmin beni rahatsız eden yanı, evliliğe ya da otuz yıllık hayat arkadaşına gösterilen özensizlik duygusu değil. Fotoğraf ilk bakışta bunu çağrıştırıyor, ancak Semiha Hanım aksini söylüyorsa inanırız. Asıl rahatsız edici olan, fotoğrafın bize 2006 yılında bile siyaset kültürümüzde kadın ve erkeklerin çoğu zaman fiziki olarak "ayrılmış" uzak gezegenlerde varlık gösterdiğini hatırlatması. Ankara'da siyaset haremlik selamlık. Daha doğrusu kadınların olmadığı, bir selamlık. Siyaset de böyle, bürokrasi de. Örnek mi? Meclis kulislerinde dolaşın, kadın milletvekillerini genelde bir köşede görürsünüz. Nesli tükenmeye yüz tutan yavru kuşlar gibi. Siyasi partiler ve Meclis'te kadın sayısı o kadar az ki, olanlar da "yegane göstermelik kadın siyasetçimiz" olarak el üstünde tutuluyor. Dışişleri ve Merkez Bankası dışında devlet dairelerinde kadın olmak, uzaylı olmak gibi bir duygu. Ama kadınların istediği el üstünde tutulmak değil. Paylaşmak, katılmak, rahat etmek. Henüz Ankara'da kadınların erkeklerle yan yana, omuz omuza varlık gösterebileceği bir siyaset ve bürokrasi kültürü yok. kağıt üzerinde "eşitlik" var, ama gerçekte "ortaklık" yok. Bu durum en fazla muhafazakar kesim ve AK Parti'de göze çarpsa da, açık konuşalım diğer siyasi partilerde de farklı değil. "Kadınlar dünyanın her yerinde dezavantajlı durumda. Yerküredeki mevcut eşitsizlik denkleminden paylarını alıyorlar. Kamu ve özel sektörde hak ettikleri konuma gelemiyorlar." Bu sözler, Ekim ayında Londra'da kadın hakları konulu bir konferansta konuşan Başbakan Erdoğan'a ait. Ancak Başbakan da, AK Parti de, diğer siyasi partiler gibi Londra'da yerden yere vurduğu "erkek egemen zihniyet"i biraz olsun aralayabilmek için parmağını kıpırdatmış değil. Bu ayrımcılığı, bu erkek egemen siyaset tablosunu nasıl değiştirirsiniz? Daha çok kadını siyasete sokarak, etrafınızda kadınların zekası, görüntüsü, namusuyla ilgili maço tavır ve şakalara izin vermeyerek. Oysa ne hükümet ne de Türk siyasetçisinde gerçek anlamda böyle bir çaba yok. Katolik ispanya'da bugün kabine ve parlamentonun yarısı kadınlardan oluşuyor. Irak parlamentosu bile yüzde 25 kadın kotası koydu. Bizde ise kabinede tek bir kadın bakan var ve o da "kadın ve çocuk" tan sorumlu. Meclis'teki kadın sayısı gülünesi. Ne AK Parti ne de CHP'de parti yönetiminde kadınlar yok. Genel Merkezlerdeki kadınların çoğu sekreter. Bürokratik atamalar deseniz aynı. AK Partililer, Semiha Hanım'ın yalnız fotoğrafının basılmasına büyük tepki gösterdi. Umuyorum ki "modern muhafazakarlığın haremlik selamlık olmadığını" da kanıtlama yolunda bir adım atarlar. Bunun için kadınların masaya sıkılmadan oturabileceği, zekaları ya da görüntüleriyle ilgili ilkel şakalara maruz kalmayacakları bir siyaset kültürü lazım. Ancak o zaman Başbakan'ın Londra'da yerin dibine batırdığı "erkek egemen zihniyet" kapılarını biraz aralayarak Semiha hanım ve diğer kadınların rahat etmesine izin verecektir.
|