kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sunay Akin @ SABAH
 

Prag'da olup İstanbul'da olmayan

Elbette korkar babasından, daha yaşı 14'tür çocuğun! Rayların etrafına dökülmek üzere çakıl taşıyan bir yük treninde şeflik yapan Jose del Carmen, oğlunun edebiyat çalışmalarını kaygıyla izlemektedir. Ricardo Neftali Reyes Basoalto, dergilere göndereceği ilk şiirlerinin altına yazmak için bir takma ad düşünür..Genç adam, eline geçen bir dergide, halkı tarafından çok sevilen bir Çek yazardan etkilenir ve onun adını almaya karar verir. On dört yaşındaki Şilili delikanlının dergilere gönderdiği şiirlerin altında şu ad okunur: Pablo Neruda!.. Prag'ın Küçük Mahalle (Mala Strana) adlı semtinde bulunan Nerudova Sokağı'ndan geçerken, yanıma bir Şili şarabı almadığım için üzüldüm. Oysa, sokağa adını veren ve öykülerinde kentin bu semtini anlatan Jan Neruda'nın 47 numaralı evinin kapı eşiğine oturup, Pablo Neruda'nın memleketinin üzümlerinden yapılan şarabın tadı bir başka olacaktı. Hayır! Evin karşısına geçip içmeyeceksiniz şarabı, ille de kapı eşiğine oturacaksınız. Bunun nedeni, Prag'- da yaşanılan çok eski bir aşk hikayesidir: Derler ki, prenses halktan bir delikanlıya kaptırır gönlünü. Anadolu'daki benzeri bir çok hikayenin aksine iki sevgili kavuşurlar ve çok mutlu olurlar. Genç adamın mesleği marangozluktur ve de çok düzgün, çok güzel kapı eşikleri yapmaktadır. Bu yüzden, yaşadıkları kente kapı eşiği demek olan "Prag" adını koyarlar! Prag evlerinde numaralandırma 1770 yılında başlar. O tarihten önce evlerin kapılarında numara yerinde plakalar bulunmaktaydı. Bu yüzden, Küçük Mahalle bölgesindeki evlerin çoğunda üstlerinde kartal, keman, kuğu, nal, istakoz, deve kuşu gibi resimlerin olduğu armalar göze çarpar. Yazar Jan Neruda'nın 1845-1857 yılları arasında yaşadığı evin kapısında da iki güneşten oluşan arma vardır. Neruda!.. Bu adın dünya edebiyatında parlayacak iki güneşe ad olacağının habercisi miydi yoksa bu arma!?. Prag Kalesi'nin Matthias Kapısı'ndan Vltava Nehri'- ne doğru yürürseniz yolun solunda Oyuncak Müzesi'ni görürsünüz. Müzede karşılaştığım bir oyuncak beni aldı İstanbul Paket Müdürlüğü'ne götürdü!.. Evet, orada, tam karşımda, aylardır bana verilmeyen oyuncak tavus bana bakmaktaydı!.. Prag Oyuncak Müzesi'ni gezenler teneken yapılan o oyuncağı görebiliyorlardı; ama, aynı oyuncak İstanbul'da, Oyuncak Müzesi'nin bir camekanında değil, paket müdürlüğündeki rafların birinde durmaktaydı!

OYUNCAK MÜZESİ
Buradan duyarlı bir yetkiliye bir kez daha sesleneyim: İnternet yoluyla satın aldığım söz konusu oyuncak aylardır İstanbul Paket Müdürlüğü'nde bekletilmektedir. Bu durumun yasal açıklaması müzecilik çerçevesine asla uymamaktadır. Aynı oyuncak bavulumun içinde ülkemize gelseydi ve havaalanında gümrük görevlileri tarafından tespit edilseydi içeri girmesine engel olacak hiçbir uygulamayla karşılaşmayacaktı. Geçen zaman diliminde zaten böyle onlarca oyuncağı yanımda taşıyarak, ülkemin tek oyuncak müzesine kazandırmış bulunuyorum. Şimdi, eğer bu yazıyı okuyan, müzeciliğin ülkesinin gelişmesindeki önemini kavramış aydın bir idareci varsa rica ediyorum; lütfen bu konuya el atsın ve gereksiz "prosedür"le bekletilen bu yüzden de bakımı yapılamadığı için paslanan oyuncak tavus kuşumun mahpusluğuna bir son versin! Sayın İstanbul Valisi; sizin futbola olan ilginizi televizyondan gıpta ederek izliyorum. Yöneticisi olduğunuz kentte açılan Oyuncak Müzesi'ne de duyarsız kalacağınıza inanmıyorum. Prag sokaklarında gezinirken, İstanbul Valiliği'ne ya da müzelere duyarlı herhangi bir devlet yetkilisine açık dilekçe uzatırken bulduk kendimizi. Prag Oyuncak Müzesi'nin bir köşesinde, oyuncak müzemde sergileyemediğim bir oyuncakla karşılaşınca gezinin tüm keyfi kaçmıştı zaten, ister istemez yazının bir kısmına yansıyacaktı elbette bu iştahsızlık! İkinci Viyana kuşatması sırasında Moravya bölgesinde küçük, tarih sayfalarında pek yer tutmayan bir savaş yaşanılır. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu bünyesinde yer alan Swanzenberk ailesinin komutasında gerçekleşen savaşta 50 Türk askeri esir düşerler. Esir Türkler'den 10 tanesinin kafası kesilir ve Cerka Budevıcka şehrinde yıllarca sergilenirler, kazıkların üstünde!.. Kafataslarının Kunta Hora kentinde, on binlerce insan kemiğinden yapılan kilisede olduğu söyleniyor. Swanzenberk ailesi kazandığı bu müthiş zaferden (!) öylesine etkilenir ki, armasını da değiştirmeye karar verir: Yeni armada gözünü karganın oyduğu bir kafatası görülür. Kafatası "Rab Savaşı" diye adlandırılan çatışmada esir edilen Türkleri simgelemektedir!

BÜYÜLÜ KENT
Geri kalan 40 esir Prag'a getirilir ve bir sel baskını sırasında tahrip olan ünlü Karel Köprüsü'nün (Karluv Most) onarımında çalıştırılır. Esirlerin sonradan başlarına ne geldiği bilinmiyor... Karel Köprüsü'nün her iki yanında dinsel simgelerden oluşan heykeller yükseliyor. Köprünün Küçük Mahalle tarafındaki bir heykelde sarıklı bir Osmanlı vatandaşı çarptı gözüme. Şişko Türk keyifle gülerken, demirparmaklıklar arkasında zayıf, çelimsiz esirler acılı yüzleriyle köprüden geçenlerden sanki yardım istiyor gibiydiler. Köprünün onarılan, bakıma alınan tek heykeli de bizim Türklü heykelimizdi! Oysa, Köprü üstündeki heykellerin asılları Ulusal Müze'de sergileniyor. Prag büyülü, tarihi kostümünün üstünden çıkarılmasının hiç düşünülmediği bir kent. Herhangi bir yerine dikilecek iki çirkin gökdelenin reklamına, beyin yıkama afişlerine rastlamadım. Praglılar hiçbir özelliklerini değiştirmeyi düşünmüyorlar, tam tersi koruma yanlılılar! Prag'ı mutlaka görün; oyuncak müzesindeki teneke tavus kuşunu da!..

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Dan Dan Dans!   / 26-11-2005
 Prag'da olup İstanbul'da olmayan   / 12-11-2005
 Titanic'i anımsamak   / 05-11-2005
 İnsanlara mı inanacağız, yoksa!?   / 29-10-2005
 Tavuskuşumu istiyorum   / 22-10-2005
 Attila İlhan ve Turist Ömer   / 15-10-2005
 Adımızdan da önce   / 08-10-2005
 Su'daki us   / 01-10-2005
 Uyanır uyanmaz gelin!..   / 24-09-2005
 Sevgili diş fırçam   / 17-09-2005
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Bir rektör düşünün gözleriniz kapalı
Pat diye mi girdim...
ALİ POYRAZOĞLU
Ben eskiden küçüktüm
Tiyatroya gelirsiniz... Oturursunuz...
SUNAY AKIN
Denizdeki o tuhaf hikaye
Eski denizciler uğursuz...
Antepli Musa Usta
Musa Dağdeviren bir Anadolu mutfakları uzmanı; ayrıca Yemek Kültürü Dergisi'nin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.