| |
|
|
Ölüm kuşun kanadında!..
Sabah karanlığı kalkıp düştüm yollara. Yeşilköy'den şükür ki tam vaktinde kalkan THY uçağı 1 saat 50 dakikada getirip, kondurdu bizi Van şehrine. Ferit Melen Havalimanı'na inmemle, çıkış kapısında bulduğum ilk araca atlayıp hastaneye yola çıkmam bir oldu. İyi ki de yolda zaman kaybetmemişim. Bir süredir neredeyse basın mensuplarının kamp kurduğu hastane bahçesinde hüzünlü bir veda töreni var çünkü.
Hangisi baba? Bir gün önce küçük oğlunu toprağa veren baba bu kez sabaha karşı aynı hastalıktan yaşamını yitiren kız çocuğunun, Fatmacığın cenazesini götürmek üzere yola çıkıyor şimdi. Kalabalığın arasında daha hiçbir şeye uyum sağlayamamış, şaşkın halde dolaşırken, Van Muhabirimiz Ercan gelip buluyor beni. Kalabalığı gösterip; 'Babası hangisi bu çocukların Ercan'ım?' diye soruyorum.
Oralıyım Anında fırlayıp gidip bulup gösteriyor bana acılı adamı. Doğubayazıt'ta eğitim seferberliğinin en eski neferlerinden biri olduğum için, bölge halkı kendilerinden biri, sanki de ilçelerinin çocuğu sayarlar beni sağ olsunlar.
Sel ediyor İşte böyle kahırlı bir zamanda karşılaştığımız baba da karşı karşıya kaldığımız ilk anda önce ellerini uzatıyor bana. Sonra gözlerimin içine umarsızca bakıp, günlerdir zapt ettiği gözyaşını sel ediyor, döküyor yüzüne.
Gazeteciler ağladı Sonra sokulup, göğsüme yaslanıp hıçkırarak ağlıyor dakikalarca. Dayanılır bir durum değil elbet. Çevreye göz ucuyla bakınca bazı yurttaşların, polislerin, hatta gazeteci arkadaşların bile gözlerinin yaşardığını görüyorum.
Yürekleri yakan Tekrar tekrar kucaklaşıp ayrılıyoruz. O, kızının, Fatma'sının cansız bedenini, erkek kardeşinin bir günlük taze mezarının yanına defnetmek için takat bırakmaz bir yolculuğa çıkıyor çaresizce.
Gideceğim kısmetse Akrabaları giderayak söz alıyor benden; Doğubayazıt'a geleyim, orada da göreyim onları. "Anlatacakları çok çok mühim şeyler" de varmış. Can sıkıcı, yürek yakıcı çok şeyler olmuş birkaç gündür çünkü.
HÜZÜN YÜKLÜ HASTANE Hastanenin başhekimi Doçent Dr.Hüseyin Avni Şahin ile yaptığım görüşmede sözünü esirgemeyen, yanlışı doğruyu açık açık söyleyen bir bilim adamı gördüm karşımda. Ancak az sonra bir başka acılı adam gördüm ki; ağzını bıçaklar açmayan bu adam kuş gribinden yitip giden iki yavrumuzun babasıydı.
|