| |
|
|
Zengin değiliz ama...
SABAH'ın dünkü manşetinde Türkiye'nin temel direği olması gereken adalet sistemine bakış açımız vardı. 37 hakim ve savcı, şarjı bittiği için çalışmayan bir bombanın patlamaması sonucu, şans eseri ölümden dönmüşlerdi. Biz de bu haberi farklı bir bakışla ele aldık. Hakim ve savcılarımız özel bir servis otobüsü yerine belediyenin tahsis ettiği bir otobüsle lojmanlarından alınıp Adliye'ye gidiyorlardı. Üstelik de yol paralarını akbille ödeyerek. Hakim ve savcılarımızı taşıyan belediye otobüsü normal seferlerini yapıyor, saati gelince hakim ve savcıları alıyor, sonra yine normal seferine dönüyordu. Bu da risk yaratıyordu. Otobüse binen birisi bombayı koltukların altına rahatça bırakıp gidebiliyordu. Bizim bu haberimiz üzerine Adalet Bakanı Cemil Çiçek bir açıklama yaptı ve "Biz hakim ve savcılarımıza otobüs tahsis edecek kadar zengin miyiz" dedi. Biz de bunun üzerine bugünkü manşeti attık. Bakanlarımızın yenilenen Mercedes marka makam otomobillerinin fotoğrafıyla. Beni bilirsiniz, bazı popülist yazarlar gibi "Bakanlar yerli otomobile binsin, Başbakan'ın uçağı olmasın" demem. Tam aksine "Benim ülkemin Bakanı, Başbakanı en iyisine binmeli" derim. Ama benim ülkemin hakimi, savcısı da en iyisine binemiyorsa da, hiç değilse biraz korunup, kollanmalı diye düşünürüm. Çünkü bazı görevler özeldir ve kutsaldır. Adalet dağıtmak da kutsal bir görevdir. Hele hele siz o adalet dağıtıcısına insan gibi yaşayacağı bir maaş veremiyor, normalin çok üzerinde bir dava yüküyle boğuşturuyorsanız onları tehlikenin kucağında bir yolculuğa atamazsınız.
|