|
|
|
|
|
Ken Loach: Filmim İngilizlere karşı değil!
|
|
59. Cannes Film Festivali'nde 'Altın Palmiye' ödülünü kucaklayan yönetmen Ken Loach çektiği filmin İngiltere'ye değil, sömürgeci anlayışa karşı olduğunu söylüyor.
Cannes'da 'en iyi film' seçilerek büyük ödül 'Altın Palmiye'yi kazanan İngiliz usta Ken Loach bu sürpriz galibiyeti sevinçle karşılarken, jürinin politik sorunları gündeme taşıyan kararının da çok önemli olduğunu vurguladı. Ken Loach, insanlık hallerini şefkatli ve sıcak bakışıyla resmetse de neticede politik sinemasıyla öne çıkıyor. Loach, parlak imparatorluk yaldızını kazıyarak İngiliz proleteryasını ve ülkesinin sosyal sorunlarını gerçekçi bir sinema yaklaşımıyla anlatıyor. İki yıl önce Berlin'de yarışan 'A Fond Kiss' filmi için söyleşi yaptığımız Loach ile birçok filminin senaristi olan Paul Laverty, Müslüman bir erkek ile Katolik bir kadının önyargılarla imkansızlaşan aşkını anlatmışlardı. Sohbetimiz sırasında ayrıca, Türkiye'nin laik bir Cumhuriyet olarak önemini de vurgulamışlardı.
İSTİLACI ANLAYIŞI ELEŞTİRİYOR Bu yıl Cannes'daki karşılaşmamız Uluslararası Film Elleştirmenleri (FIPRESCI) jürinin üyesi olmam sayesinde gerçekleşti. 70 yaşındaki Ken Loach hukuk okumuş bir sinemacı. İngiltere'nin 'arka bahçesi' olarak gördüğü Latin dünyasındaki sömürgeci anlayışını anlatan filmleri var. 40 yıllık sinema kariyerinde dünyanın meselesini anlatıp şimdiye kadar yanı başındaki İrlanda hakkında bir film yapmamasını şu sözlerle açıklıyor: "İstilalar oldukça özgürlük mücadelesi de olacaktır. Filmim İrlanda'yı anlatsa da özünde günümüzde de süren bu istilacı anlayışı eleştiriyor. İngiltere karşıtı değil, İngiliz hükümetlerinin veya benzer güçlerin sömürgeci anlayışına karşı bir film bu..." Aynı zamanda insan hakları konusunda aktif bir avukat olan yakın dostu Paul Laverty de bir senarist olarak sinemanın, adaletsizliği anlatmak için çok önemli bir araç olduğunu söylüyor heyecanla. Cannes Film Festivali'nde 'Altın Palmiye' ödülüne layık görülmesine rağmen Loach'ın en iyi filmi olarak anamayacağımız 'The Wind that Shaked Barley', 1920 İrlanda'sında, İngiltere'nin acımasız askeri müdahalesine karşı direnen İrlanda halkının örgütlenerek baş kaldırmasını konu alıyor. Londra'da rahat bir yaşam kurmak isteyen genç doktor Cillian Murphy bu mücadeleye duyarsız kalamayacağını anlayarak direnişe katılıyor. Ancak sonuçta imzalanan barış anlaşmasının İrlanda'ya tam bağımsızlık sağlamaması örgütlenme içinde anlaşmazlık yaratıyor ve günümüze uzanan IRA gerçeğinin perde arkası trajik bir boyutla yansıyor. "Film İngiltere'nin haksız politikasını anlatıyor. Anlaşmazlık değil, tartıştırmak istedik" diyen senarist Laverty, ülkesinin yüzyıllardır devam eden sömürgeci anlayışının günümüzde de sürmesinin trajik bir gerçek olduğunu söylüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|