kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Dünya Kupası
   Son Dakika
   News in English
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Altan @ SABAH
 

Sopa yemeyince olmuyor mu?

Öncelikle temel bir tespiti tekrarlamak gerek, Türkiye kendi sorunlarını çözemiyor. Böyle bir gücü yok.
Hızlanan çürümenin bir yanıyla da yeni bir filizlenmeye olanak sağlaması için "dünyalaşmak" ve yeryüzünün yardım elini sıkmak gerek.
Çağdaş dünyanın çözüm olanaklarını ıskaladıkça batacağız, bu olanakları insanlarımızın zenginleşmesi ve özgürleşmesi için kullandıkça da yükseleceğiz.


AK Parti Hükümeti, iktidarının ilk üç yılında Türkiye'nin çarpık iskeletini değiştirmek için dünyayla işbirliği yaptı. Rejimin anti-demokratik ve insanı yok sayan zihniyetini en azından kağıt üzerinde çağdaşlaştıran önemli ve radikal adımlar attı.
Ekonomide de, hem yönetenin hem de yönetilenin devlet olanaklarını siyaseten yolma imkanlarını azaltma yolunda çareler üretti.
Daha doğrusu kendisine önerilen çarelere uydu. Dünyalaşmayı AB, ekonomik aklı da IMF'nin antrenörlüğünde götürdü.
Akla, sağduyuya, mantığa, kısacası dünyalaşmaya ihanet etmeyince de çok başarılı oldu.


Dünyalaşma yerine "yerel siyasallaşmayı" tercih ettiği her seferinde de hüsrana uğradı.
Geçmiş yıllarda atılan yanlış adımlar daha hızlı düzeltiliyordu. Son zamanlarda ise aksayan adımlar değildi, tutturulan istikamet yanlıştı.
Şemdinli'de hukuka, Merkez Bankası atamasında özerkliğe, AB ile ilişkilerde süreklilik, IMF ile ilişkilerde de disipline çelme takıldı.
AB reformlarının uygulanmasına boş verildi. Türkiye insanının yaşam kalitesini yükseltecek tek olanak gibi duran bu çözüme, kurnaz siyasal hesaplarla bakılmaya başlandı.
Türkiye'de devlet kaynaklarını sömürmeye son verecek "faiz dışı fazlaya" aldırmazlık, bütçeyi sağlıklı bir şekilde borç ödeyecek hale getirecek olan disipline boş vermek olağan hale geldi.
AB uyarmaya, IMF söylenmeye başladı. Bu iki kurumun söylenmesi önemli değildi ama esas önemli olan Türkiye'nin eski hastalığına, insanlarını yok sayan bir "iç sömürge" mantığına geri dönmesiydi.
AB olmayınca hukuk kenara itiliyor, IMF olmayınca da devlet imkanlarını talan hızlanıyordu. Kendi kendine çözüm üretemeyen, kendini parçalayarak yaşamaya alışmış bir kültürden kurtulma imkanı yok oluyordu.


Güvenlik "çıpalarından" uzaklaşan AK Parti, içerdeki "dünyalaşma" düşmanlarının iştahlarını daha da kabarttı.
Çankaya savaşları inanılmaz bir azgınlıkla ve kanlı başladı. Saldırılar arttı. Çünkü AK Parti dünyanın parçası olmaktan uzaklaşmıştı.
Bu sırada bir de dünya ekonomisinde son iki yıldır sürmekte olan büyümenin durulmasıyla içerde fırtına başladı. Kayığı çürük olan Türkiye sert bir boraya tutuldu.
AK Parti eliyle siyasallaştırılan Merkez Bankası güven sağlamakta zorlanır oldu.
Siyaset toz dumandı, ekonomi de su alır hale geldi.


İktidar ağır bir şekilde sopa yemeye başlayınca AB'yi ve parasal disiplini hatırladı.
Bugüne kadar ağzını açmayan Ali Babacan "başmüzakereci" olarak konuşmaya başladı. Faizler düşürülsün diye tempo tutan iktidar unsurları ise faiz artırımını tam bir sessizlikle karşıladı.
Çünkü kayık batmaya başlamıştı.


Dalgaya tutulunca ya da içerde sopa yiyince "dünyalaşmayı" hatırlamak AK Parti'ye olan iç ve dış güveni azaltıyor.
Türkiye'nin gerçeklerine kulak verince dünyalı, "siyasal taban" hesabı yapınca sistem partisi olan "kurnaz" bir iktidar tablosu gözüküyor.


Bunlar, bu krizler çıkmadan çok yazılıp söylendi. Arşivler ortada. Şemdinli'ye "faso fiso" muamelesi yapılınca da yazıldı, Merkez Bankası siyasallaştırılınca da yazıldı, türban bahanesiyle AB'den çark edilince de yazıldı.
Sonuç ortada. Sallantılı bir döneme giren bir Türkiye ve desteği azalan, güveni zayıflayan iktidar...
Sıkışınca dünyalı, rahatlayınca "siyasal tabancı" bir ikilem, bu iktidarın sonunu getiriyor.
Ama işin fenası, onların "kurnazlığının" bedelini Türkiye'nin ödemesi.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Cumhuriyet gazetesinin görmediği haber   / 05-06-2006
 Cumhurbaşkanı Polat olsun...   / 03-06-2006
 Ordu-dinci çatışması mı ABD-Fransa çatışması mı?   / 29-05-2006
 'Devlet emrinde çalışan katiller'   / 27-05-2006
 Mısır plajlarından Türkiye fotoğrafı...   / 22-05-2006
 Ayfer Hanım, laik cumhuriyete düşman mı?   / 20-05-2006
 Artık Aczimendileri bekliyorum...   / 15-05-2006
 Günde kaç dolarla geçiniyorsunuz?   / 13-05-2006
 Talihsiz çapraz   / 08-05-2006
 Kovboylarla Kızılderililer savaşı...   / 06-05-2006
MEHMET BARLAS
Gündemimiz kuşkularla ve sorularla dolu...
Toplumsal...
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN
Faizi önceden söylemeden artırmak daha etkili...
FATİH ALTAYLI
Oylama ile faiz
Türkiye Merkez Bankası, bir ilke imza...
ERDAL ŞAFAK
Yüzde 175.2
Son dönemde epey çoğalan ve...
MEHMET ALTAN
Sopa yemeyince olmuyor mu?
Öncelikle temel bir tespiti...
Hamas ziyareti resmi değildi
İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Perez, Atatürk'ün Türkiye'nin modern...
Halefi Kancalı İmam mı olacak?
Zerkavi'nin ardından örgütün liderliği için İngiltere'de hapiste olan...
Süper start: 4-2
Süper start: 4-2
2006 Dünya Kupası müthiş başladı. Almanya ile Kosta Rika arasındaki...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu