Yüksek faiz, kısa vade, Banker Bilo'ya havale
Sanki henüz biraz erken ama belki de herşey eski güzel günlerdeki gibi olacak. YTL değer kazanacak faizler düşecek, kârdan zararın bir kısmını geri alabileceğiz. Tabii, Londra'daki yatırım bankacısı arkadaşlarımızın kâr primleri, martta hesapladıkları kadar olmayacak. Bu moralle banka bilançolarını incelediğimizde borç yapısı ve vadesinin birbirine çok benzediğini, ama alacak kalemlerinde çok önemli farklılıklar olduğunu görmekteyiz. Pasif vadeleri oldukça kısa, YTL ağırlıklı. Aktiflerde de yoğunluk YTL'de. Vade pasife göre uzun. TCMB'nin ilk faiz arttırımına kadar maliyet ve getiri açısından herkes üç aşağı, beş yukarı aynı konumda. 20 günde faizleri bir arttırıyoruz, kesmiyor; bir daha arttırıyoruz. Artışlar da ciddi. Babam, Şadi Binay bir devlet adamına refere ederek der ki; "Kötülükler tek seferde, iyilikler, azar azar yapılır." Allah'tan benim üzerimde denemedi. Meali, eşeği bir kere kaybettiriyorsun, buldururken de biraz dere tepe dolaştırıyorsun. Uzaktan gösteriyorsun ama eşeği hemen vermiyorsun. Malına kavuşacağım diye umutla koş, çabala bakalım. Bankacılığa gelince; kısa vadede yüksek faizde aktifini süratle nakde çeviremiyorsan çevirdiğinde sermayeyi kediye yüklüyorsan ya da kendini ucuza fonlayamıyorsan (nasıl olacaksa) işin iş. Şimdi nakit, alemlerin kralı. Nakdin bol ise resim farklı. Ver merkeze, müşteriyi seç. Yani ortamlar çok karmaşık. Merkez Bankası YTL'yi fiyatlayayım derken, rezervde kanamayı, kurda yükselişi durdurayım derken bankacılıkta farklı beklentiler yaratabiliyor. Hazine'nin temmuz borçlanma programı da güzel günlere geri dönebilme fırsatı için önemli ipuçları sundu. Olumlu tarafı, yüksek faize rağmen, Hazine'nin kısa vadeye gitmekten kaçınması. Asıl önemlisi 364 günlük kâğıda çıkılması. Faizden ürkmeden 364 günlükte önemli bir satış yeni gösterge kâğıdı yaratır. Hele bir gün sonraki ikincil piyasası bu kağıtta 1-2 puanlık bir gerileme getirirse kıtlık rantından yararlanmanın yolu açılmış demektir . Faizlerin yeniden aşağı dönmesi, aktifini hareketlendiremeyen Hazine kâğıdındaki bankalara umut verirken, onların gayreti, ikincil piyasanın hacim kazanmasıyla birlikte likit olanları da tahvile çekebilir. Burada zenaat, TCMB depo miktarı ve vade tarihlerinin, Hazine borçlanmasının, ikincil piyasa hacminin fiziki olarak faizleri etkileyeceğinin bilinmesi. Maalesef bu işin bilimsel hesabı olmuyor. Sonuca, deneyim, cesaret ve kararlılık götürüyor. O yüzden para politikası ilim değil zenaat. Oraya, buraya dağılmış olsalar da, Hazine ve TCBM'de eski aktiviteleri kalmasa da bu işi yapacak, eski gençlerden yeteri kadar var. Ahilik geleneğinde, usta kuşağını bağlamadan kalfa olunmaz, hele dükkan hiç açılmaz. Eski gençlerden geç de olsa icazet almakta yarar var, yoksa dükkanın bereketi olmaz. Likidite primli faiz politikasında B tipi yatırım fonu-mevduat ilişkisi de önem taşır. Merkez Bankası'nın mevduatla rekabete giriyor olması ikincil piyasanın kısa ucuna derinlik, bankalara esneklik kazandıran likit fonları, sıcak paranın yerlisini TCMB'ye yönlendirebilir. İkincil piyasa çalışmaz. Kurşunu kendi ayağımıza sıkmış oluruz, faizler dönmez. Şu anda likit fonların toplam hacminin, piyasa likiditesine yakın olduğunu unutmayalım.Enflasyona gelince; "enflasyon bütün savaşların anasıdır" diyeceğiz. Faiz bu ay aşağı dönse bile, temmuz-eylül arası fiyatların yüksek gelmesinin güçlü olasılığı, aşağı dönüşünün hızını ayarlamakta tedbirli davranmayı gerektirecek . Yüksek enflasyon faizde aradığını bulamazsa, hırsını dövizden alır. Özetle diyoruz ki coğrafyanın ve siyasilerin azizliğine uğramazsak faiz aşağı döner. Zenaati okuma-yazma ile değil genç ustalardan öğreniniz. Yersiz coşku sonraki paniğin kuluçkasıdır.
|