Sevgili Güzin Abla...
Dediler ki; Güzin Abla öldü. Önce inanmak istemedik. Çünkü aynı gün köşende o hepimizin hafızasına kazınmış fotoğrafının altında milletin dertlerine çareler arıyordun. Ama acı haber meğer doğruymuş. Bizleri çaresiz dertlerimizle baş başa bırakıp göçüp gitmişsin sessiz sedasız. Birkaç yıldır iyice yaşlandığını, köşeni senin namına bir başkasının yürüttüğünü biliyorduk ama bir gün bu dünyadan terk-i diyar edeceğin aklımızın ucuna bile gelmemişti. Öyle ya, çaresizlere çare dertlilere derman olmuş koca Türkiye'nin Güzin Abla'sı nasıl ölebilirdi ki? Farkındayız, bugüne kadar hiç işimiz düşmedi, dolayısıyla mektup da yazamadık sana... Ama işte sen göçüp gittikten sonra yazmaya karar verdik. Söylesene Güzin Abla... Biz şimdi ne yapacağız? Dertlerimizi, en mahrem sırlarımızı, çıkmaz sokaklarımızı kime anlatacak, kimden yardım etmesini isteyeceğiz? Türk halkını bugüne kadar en çok dinlemiş, derdini dert edinmiş insan sendin, nur içinde yat.
|