kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Poyrazoglu @ SABAH
 

Sihirli kalem

Geçen hafta eve gidemedim. Elde bavul, bir havaalanından öbürüne... Mayıs aylarım hep yoğun geçer. Tiyatronun turneleri, konferanslar, seminerler... Muğla'dayım, üniversitede... Muhteşem bir kampüs... Bin 500 üniversiteli beni bekliyor. Turkcell'in sponsorluğunda 'Yaratıcı Bilgiye Geden Yollar' konferansı verdim 17 üniversitede... Muğla son durak... Mükemmel tasarlanmış bir kültür merkezleri var... İş Sanat'ı saymazsak bu kadar güzel tiyatro ve konser salonu yok ülkemizde... Rahmetli dostum Ali Koçman'ın anısına gerçekleştiriyorum o günkü çalışmamı... Koçman Ailesi'nin hayaliydi Muğla Üniversitesi... Ali, içinde konser ve tiyatro salonları, müzesi olan mimari şapşallığın dışına taşınmış bir üniversitede okumasını isterdi gençlerin... Göremedi ama hayali gerçekleşmiş... Sahi Ali Koçman'ın benzeri az tablo koleksiyonu ne oldu? Nerede?

HAFIZANIN OYUNU
Muğla'dan İstanbul'a geçiyorum, eve gitmeden İş Sanat'a... Ben Eskiden Küçüktüm'ün son gösterisi... En önde büyük usta Erol Günaydın, Ayten Gökçer, Yiğit Okur oturuyor... Erol'un şerefine oynuyoruz oyunu... Seyirci Erol'u ayakta alkışlıyor. Ayten Gökçer yerini bir ay önce ayırttı. "Programım yoğun ama Ben Eskiden Küçüktüm'ü mutlaka görmem gerek," dedi. "İşler çok, bir türlü oyunlarınızı yakalayamıyoruz" deyip üç yıl önce bitirdiğimiz oyunu hâlâ oynayıp oynamadığımızı soranlar düştü aklıma... Ayten'in işi yok mu? Deli gibi çalışıyor, bir yandan da oyunları, filmleri izleyip, yeni çıkan kitapları okuyor. Zamanı iyi kullanmasını bilirsen, yaşamı da kültür sanat olaylarını da ıskalamazsın. Yiğit Okur, çok büyük bir avukattan muhteşem bir romancı çıkardı. Oyunu üçüncü izleyişi, galiba oyun yazacak. Eve gitmeden doğru havaalanına, Ankara üzerinden Samsun'a geçiyorum. ODTÜ'de Kalite Derneği'nin düzenlediği seminerde 'Yaşamda ve Siyasette Kalite' başlıklı bir konferans veriyorum; oradan ver elini Samsun... Çocukluğumun bir kısmını geçirdiğim Çiftlik Mahallesi... Kitap imza günüm, eskiden oturduğumuz apartmanın yanındaki kitapçıda... Hey gidi hey... Çiftlik Caddesi'nde dolaşırken önümden şapkalı, lacivert elbiseli bir adam yürüyor. Ensesinden tanıyorum; babam. "Eczaneye gidiyor herhalde," diyorum. Gidip omzuna vuruyorum. "N'aber baba?" diyorum... Şapkalı beyefendi dönüyor, "Benzettiniz herhalde Ali Bey," diyor. "Benzettim... Babam öleli 20 yıl oldu," diyorum. Hafıza bazı acıları silmek istediği için zaman, böyle oyunlar oynuyor... Akşam fuarda açıkhavada Ödünç Yaşamlar adlı gösteriyi sergiliyorum. Karadenizliler beni yalnız bırakır mı? Sahneye çıkmadan babamla hep bu parkta dolaştığımızı anlatıyorum kulistekilere. "Babam gelmeden başlamayalım," diyorum. Babamın öldüğünü bilen arkadaşlarım tuhaf tuhaf bakıyor. Ertesi gün Fatsa'ya gidiyorum. Benim Fatsa'm yok ki... Okulum yıkılmış, evimiz yıkılmış, okuldan kaçıp gittiğim sinema yıkılmış... Neyse eczanemiz yerli yerinde... İçeri giriyorum tezgâhtaki arkadaşa "Burası Kanaat Eczanesi değil mi?" diyorum. "Eczacı Mahmut Bey'i arıyorsanız, yıllar önce çıktı, artık gelmeyecek. O eski Fatsa'daydı, bu Fatsa'da oturmuyor artık," diyor. Her yer apartman olmuş. Bu yeni Fatsa'yı tanımıyorum. Halama gidiyorum, 98 yaşında, zihni pırıl pırıl... "Fatsa'yı mı arıyorsun? Bu Fatsa başka bir yer," diyor. Bir tek o evini vermemiş yapsatçılara... "Ben yaşadıkça burası apartman olmayacak," diyor... Çok yaşayasın halacığım... Samsun'dan İstanbul üstünden Adana'ya geçiyorum. Yahu benim evim neredeydi? Adana'da da hem imza günü hem gösteri var akşamına... "Açıkhava tıklım tıklım olacak," diyor organizatörler... Olsun bakalım... Birlikte coşar eğleniriz.

'SESİNİZDEN SİZİ GÖRDÜM'
Oyun bitiyor, kulis kapısından çıkıyorum. Üç kişilik bir aile yanaşıyor yanıma... Anne, baba, yedi sekiz yaşlarında da bir oğulları var. Halleri vakitleri pek yerinde değil belli ki... "Biz içeri giremedik, dışarıdan dinleyerek izledik," diyorlar... Delikanlının adı da 'Ali'ymiş... "Ben sesinizden sizi gördüm. Salonda oturur gibi izledim oyunu," diyor. Minik bir kağıt parçası uzatıyor. İmza istiyor. Kalemi çıkarıyorum, atıyorum imzayı... Gözleri pırıl pırıl... Kalemi hediye ediyorum delikanlıya... "Niye?" diyor. "Bu kalemle nereye gitmek istiyorsan, oraların resmini çizer, dolaşırsın istediğin zamanda, istediğin ülkede," diyorum. "Bu kalem bende oldukça, dünyayı gezerim okul defterimin sayfalarında..." "İlk nereye gideceksin?" "İstanbul'a, Boğaz'ı çizerim, bir de köprü," diyor. Babasının elini tutuyor uzaklaşırlarken dönüp bana el sallıyor. "Yarın İstanbul'da görüşürüz," diyorum. Duymuyor, uzaklaşıyorlar. Kim bilir, belki de görüşürüz. De, ben yarın nereye gidiyorum yahu?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Siyasetin önünü açacak tek yol: Futbol   / 29-07-2006
 İnsan sadakatinin krallığı...   / 22-07-2006
 Leylek havada   / 15-07-2006
 Döve döve getiririz!   / 24-06-2006
 Şarkılar neyi söyler?   / 17-06-2006
 Helal olsun sizlere   / 10-06-2006
 Sihirli kalem   / 03-06-2006
 Ben de Hıncalist oldum!   / 27-05-2006
 Mahşerin dört atlısı...   / 20-05-2006
 Keyfim çok yerinde çook...   / 13-05-2006
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
PROF. DR. ERDEM YEŞİLADA
Vitaminler, mineraller ve sağlıklı...
Teknoloji harikası modern bir masal
Teknoloji harikası modern bir masal
Canavar Ev,en fantastik gelişimleri düzeyli bir mizahla...
Koyu romantik, biraz da fantastik bir aşk hikâyesi
Koyu romantik, biraz da fantastik bir aşk hikâyesi
Romantizm, ah romantizm... Daha ilk anda, Warner Bros'un...
Minikler akrobatlığı çok sevdi
Akçay'da açılan sirk okulunun başarılı öğrencileri, geleceğin akrobatları...
Mr.&Mrs. Smith imajı kâr etti
Ünlü markalar artık sadece ürün değil, belli bir imaj da satıyor. Bu amaçla...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.