| |
|
|
Unutulmaz bir gece daha..
"MUAZZEZ olmasa gelmezdim" dedim, konser öncesi bana yönelen kameralara.. "Ebru Gündeş'in söylediği şarkıları sevmiyorum çünkü.. Ben buraya alaturka dinlemeye geldim. Televizyonların ihaneti ve gazinoların kapanmasından sonra artık dinleme fırsatı bulamadığımız alaturka için.." Sonra bir Ebru çıktı karşıma.. İnanılır gibi değil.. Ben son yıllarda sahneye bu kadar yakışan bir güzellik görmedim.. Harika bir kostüm.. Ebru kendisi seçmiş. Roberto Cavalli.. Bu kadar genç, bu kadar taze, bu kadar dişi.. Ama dişi.. Hem de nasıl dişi.. Yıllar önce durmadan "Haftanın rüküşü" seçtiğim Ebru, saçma sapan şeyler giyen popçularımıza imaj maker olabilir, öylesi bir kostüm bu.. Saçlar ne kadar güzel yapılmış.. Makyaj nasıl çarpıcı ve çekici.. ..Ve ne de güzel bir repertuar.. Alaturka söyledi.. Sezen söyledi, Kayahan söyledi.. Gencebay söyledi.. Açıkhava hop oturup hop kalktı.. Sonra kendi şarkılarını söyledi.. İnanın ilk kez o şarkılarda bile sıkılmadım, bırakıp kaçmak gelmedi içimden.. Fırsattan istifade ağırlığı kulaklarımdan gözlerime kaydırdım ve bu güzelliği doya doya seyrettim. .. Sonra Muazzez!.. Büyük Muazzez!.. Muhteşem Muazzez!.. Alaturkanın yaşayan en büyük sesi.. Lafın gelişi değil.. "Dönülmez akşamın ufkundayız" derken, mikrofonlara, ses düzenlerine tahammül edemedi, attı hepsini, geldi sahnenin önüne, sadece kendi sesiyle söyledi.. "Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç!.." Binlerce insan vardı, kelebek uçsa duyulurdu, herkes nefesini bile kesti, o saf, o yalın Muazzez sesini dinlemek için ve Açıkhava yıkıldı ardından, bitmeyen alkışlarla.. Muazzez söylerken, orkestranın ve kanunun başında, bir başka benzersiz usta vardı, Halil Karaduman .. Bir Hüzzam dolaştı, mest.. Sonra hiç görmediğim bilmediğim birini aldı sahneye.. Elinde iki kaşık.. Kastanyet çalıyor sandım önce.. Ondan öte bir ritm.. Nasıl hünerle, nasıl sesler çıkarıyor kaşıktan.. Mustafa Uysal'mış, adı.. Bunca televizyon bunca aptallığı ekrana doldururken, böylesi gençleri arayan, bulup çıkaran yok.. Ferhat ile Hüsnü yaparlar belki.. Sarı Sıcak'a çıkarırlar, izlersiniz.. Siz de benim gibi "Vay be" dersiniz.. Unutulmaz bir yaz gecesi geçirdik Açıkhava'da.. Hani "Hayat boyunca bir kez olur" denen gecelerden.. Harika bir Ebru.. Muhteşem bir Muazzez!.. Yarım asra giriyor beraberliğimiz.. Muazzez küçücük bir Kolejli kızdı. Bizim mahalle Kolej'e bitişik. Kolej gecelerinde, spor salonu bakıcısını ayarlardık, bizi arka pencereden alırdı. Balkona sızardık, Muazzez dinlemek için.. Okul orkestrasının şefi ve kemancısı da Atila'ydı.. Özdemiroğlu.. O Muazzez, bu Muazzez işte.. Eve gitmek gelmedi içimden ki, Tülin'le (Şahin) Mehmet yetişti imdada.. "Bir yerde bir kahve içmeden olmaz" dediler.. The Marmara'ya gittik, saat biri buluyor, bir şeyler de atıştırmak için.. İngiltere'de, Amerika'da böyle şovlar 7.30-8 gibi başlar ve erken biter ki, gösteri sonunda insanlar apar topar eve koşmasın, yakın bir cafede falan geceyi uzatsınlar.. En hoşuma giden yanlarıdır. Tiyatro ile birlikte civarda bir yerde rezervasyon bile yaptırırsınız.. Bizde niye olmaz!.. Eve dönüp yatağa girdiğimde saat üçe geliyordu.. Ama mutluydum!..
|