|
|
|
|
|
|
|
|
|
İmamken bulduğu yöntemle bir anda 'Hocaefendi' oldu
Bir imamın oğlu olan Gülen'in daha 10 yaşında Kuran'ı ezberlemesi kaderini de çizdi. 26 yaşında genç bir imam olarak atandığı İzmir'de keşfettiği yöntem Gülen'i Kestanepazarı Kuran kursu hocalığından Hocaefendi'liğe taşıdı.
Fethullah Gülen bir imamın oğlu olarak Erzurum'un Pasinler İlçesi Korucuk Köyü'nde 27 Nisan 1941'de doğdu. Babası tarafından daha 10 yaşında Kuran ezberletilerek "hafız" yapılan Gülen'in kaderi daha baştan şekillendi. 14 yaşında babası tarafından Nurcu eğitim de veren Osman Bektaş'a teslim edildi. Nur talebesi olarak cemaate giren Gülen gösterdiği gelişme sonrası 1956 yılında önemli Nurcu hoca Mehmet Kırkıncı'dan Risale-i Nur dersleri almaya başladı. Eğitimini başarıyla tamamlayan hatta zaman zaman Kırkıncı Hoca'nın desteğiyle çevrede vaaz da veren Gülen'in 18 yaşına geldiğinde başlıca sorunu bir iş sahibi olabilmekti. Diyanet'in açtığı sınavlara girip baba mesleği imamlığı hedefleyen Gülen, kendisini bu sınava hazırlaması için 1959'da Edirne'de bulunan ve aynı zamanda uzaktan akrabası olan Hüseyin Top'un yanına gitti. Edirne'de görevli imam olan Hüseyin Top hocanın yardımlarıyla Diyanet'in sınavlarına hazırlandı. Ancak sınavı kazanmasına rağmen yaşı tutmadığı için ataması yapılmadı. Hemen mahkeme kararıyla yaşını 3 yaş büyüttü. Bunun üzerine Edirne'deki Üçşerefeli Cami'de 2'nci imam olarak ataması gerçekleşti. Gülen Edirne'deyken çevre köylere vaaz vermeye gidiyordu. Her Nur talebesi gibi o da konuşmaların bir yerinde Said Nursi'nin ismini vermeden Nur Risaleleri'nden bahisler anlatıyordu. 1960'ta 27 Mayıs ihtilali gerçekleşti. Alınan istihbarattan dolayı Gülen ilk kez Nurculuk'tan gözaltına alındı ama serbest bırakıldı.
ASKERDE CEZA ALDI 1961'de yaşı geldiği için askere gitti. Acemiliğini Ankara Mamak'ta yaptı. Usta birliği için İskenderun'a sevk edildi. Ama Gülen askerlik yaptığı sırada da çevre köylere gidip dini konuşmalar yapıyor, yine Nur risalelerinden bahsediyordu. Şikayet üzerine disiplin cezası alarak 10 gün askeri cezaevinde kaldı. Hastalığından dolayı askerliğini memleketinde tamamlamak üzere 34 gün erken terhis edilerek 1963'te Erzurum'a gönderildi. 1964 yılında da memuriyet görevine tekrar başladı. Vaizliğe adım atan Gülen'in hedefi daha büyük yerleşim yerlerindeki camilerde vaaz vermekti. Nitekim 1966'da İzmir'e merkez vaizi olarak atandı. Bu görevinin yanı sıra Kestanepazarı'na Kuran kursu hocası olaraktayin edildi. İşte bu dönemde Gülen belki bilerek belki de tesadüfen kendine özgü bir "yöntem" buldu. Denediği ve başarılı olduğu yöntemi geliştirdi ve yaymaya başladı. Görev yaptığı süre içinde Nurculuğu yaymak için Ege Bölgesi'ndeki çeşitli ilçe ve köylere sık sık vaaz vermeye gitti. Birkaç yıl içinde Gülen'in öğrenci yurtları, öğrenci kampları ve kasetlere kaydedilmiş vaazların dağıtılması şeklindeki yöntemi şekillendi ve uygulanmaya başlandı.
NURCULUKTA HİZMET Cemaatin geleneksel uygulaması şu şekilde işliyordu. Nur talebeleri genellikle ağabeylerin etrafında bir araya geliyor, Risale-i Nur'lardan bir bölüm ele alınıyor, anlamı tartışılıyordu. Bu tartışma esnasında toplantıya katılan daha alt düzeydeki ya da daha az olgun Nur talebeleri Said Nursi'nin ne söylediğini ve ne demek istediğini öğreniyordu. Nurcular bu hizmet yöntemini sağlığında Said Nursi'nin uygulamalarından yola çıkarak tanımlamışlardı. Nurcular çevrelerinde akıllı ya da dini yönden erken gelişmiş çocukları Nurcu halkanın içine alıyorlardı. Nurcu halkanın içine aldıkları çocukların dini eğitimi ve gelişimi için her şeyi seferber ediyorlardı. Nurculukta tüm bunların adına "Hizmet" deniyordu.
TEPKİ ÇEKEN ANLAYIŞ 1969 yılına gelindiğinde Fethullah Gülen'in vaaz kasetleri el altından tüm bölgeye yayılmıştı. 1971 yılında 12 Mart muhtırası sonrasında Nisan ayında İzmir Güzelyalı'daki evinde Nurculuktan gözaltına alınan Gülen, 7 ay tutuklu kaldı ama beraat etti. Buna rağmen görev yeri değiştirilerek Edremit'e atandı. Üzerinde büyük bir polis baskısı vardı. Kurulan öğrenci kampları arka arkaya baskına uğruyor, yurtları tek tek ortaya çıkıyordu. Gülen'in tepki çekmesinin bir nedeni de bu dönemde cemaatine çok radikal bir İslami yaşayışı öğütlemesiydi. Kadın eli sıkmıyor, yüzlerine bakmadan konuşuyordu. Cemaatte fotoğraf yasaklanmıştı. Daha önce kola içilmiş bardaktan su içmeyi bile yasaklamıştı. Kadınlara bırakın başörtüsünü, tepeden ayak topuklarına kadar inen çarşafı uygun görmüş, hatta peçe takılmasını istemişti. Namaz kılarken ayakların en az iki karış açık olmasını istemesi nedeniyle cemaatin erkekleri bile namaz kılarken tepki toplamaktan şikayetçiydi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|