| |
|
|
Sorumlu Vali Güler ve Başkan Topbaş!..
İstanbul'un bu utanç verici trafiğinin iki sorumlusu var. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Belediye Başkanı Kadir Topbaş.. Yani kentin, atanmış ve seçilmiş sahipleri. İkisi de kentin giderek felaket halini alan trafiği için bir şeyler yapma, çözüm arama, bulma ve uygulamaya geçme gereği duymuyorlar. Bu iki kent otoritesi sorumluluklarına sahiplenseler, hemen yarından itibaren pek çok şeyin değişmeye başladığını izleyebiliriz.. Ama aldırmıyorlar. İşin acı yanı bu.. Aldırmıyorlar.. Çünkü trafik sorunları yok. Çünkü eskortlarla gidiyorlar. Çünkü onlar için yollar kesiliyor, onlar için ters yönler kullanılıyor. Çünkü sadece kendileri değil, aileleri de bu ayrıcalıklardan yararlanıyorlar.. Yani onlar sorunu görmüyor, yaşamıyorlar. O zaman da aldırmıyorlar. Nişantaşı'nda arabamdan inip kilitlenmiş trafiği çözdüğümü anlatmıştım cuma günü, etrafta tek trafik polisi olmadığı için.. Cumartesi gittim denetime.. Bu defa etraf polis kaynıyordu, ama göstermelik.. Çünkü hiçbiri ne yapacağını bilmiyordu, zaten giden arabalara "git" işareti yapma dışında.. Kavşaktaki polis en zavallı olanıydı, çünkü o hiçbir şey bilmiyordu. Oradaki trafik otoritesi olduğunun farkında bile değildi. Mesela, "Çıkamayacağın kavşağa girmenin suç olduğu"nun farkında değildi. Valikonağı Caddesi'nde doğru devam eden arabalar, bu caddede trafik yürümediği için ilerliyemiyor, kavşağı tıkıyorlardı. Bu yüzden kendilerine defalarca yeşil yandığı halde Rumeli Caddesi'ne ilerleyemeyen arabalar Teşvikiye Caddesi'nde uzun kuyruklar oluşturuyor ve oradaki kuraldan habersiz polis sadece bakıyordu. Valikonağı Caddesi'nin ilerisi dolu olduğu için o yöne gitmek mümkün değilken, polis, kırmızıya yeşile bakmadan, yolu sadece TeşvikiyeRumeli yönünde açık tutup, hiç değilse bu yolu boşaltma fırsatına sahipti. Ama bunu yapmayı aklına dahi getirmeden ışıklara bakıyordu, boş boş ve Valikonağı'ndan gelenlerin geçemeyecekleri kavşağa bir daha girip yolu gene kilitlemelerini seyrediyordu, ben onu seyrederken. Fazla da kalmadı zaten.. Yavaş yavaş kavşaktan sıvıştı, Vali'nin evine doğru ve orayı gene kaderine bıraktı. Orada olması ile olmaması arasında fark bulunmadığı için yolunu kesip "Memur Bey nereye" demedim. Devlet Nişantaşı kavşağında "zavallı" olmaya devam ediyordu, üstelik bu defa "Devlet" oradayken.. Daha da acıydı durum yani. Millet sadece feci trafiği değil, aciz polisi de görüyordu üstelik. Yani iyice umutsuzlaşıyordu.
Çözüm.. 1. Vali emir verecek ve bizzat denetleyecek. Kentin kritik kavşaklarında iyi yetiştirilmiş, deneyimli uzman polisler görev yapacak, dün mezun olmuş çocuklar değil. 2. Vali bu trafik polislerine güvence verecek. Kuralları ihlal edenler, söz dinlemeyenlere ceza yazılanlar arasında "Önemli adamlar" olsa da, bu polisler ceza görmeyecek, sürülmeyecek, Vali'nin kişisel güvencesi altında olacaklar. Trafik polisinin elini kolunu bağlayan şeylerden biri korku.. "Ya önemli birine çatarsam.. O zaman boşver.." 3. Belediye Başkanı bütün kritik kavşakları çapraz beyaz çizgilerle (Zebra) boyatacak. Kavşak alanı böyle belirlenecek ve ilan edilecek ki, bu çizilmiş alan içinde durmak yasaktır ve cezaya tabidir. Gideceği yön dolu olan, kavşağa girmeden beklemek zorundadır, gideceği yön boşalana dek. Böylece kavşak kilitlenmez, gideceği yön açık olanın da yolu kesilmez. 4. İstanbul Emniyet Müdürü bu kavşak kuralının mutlak uygulanması için Trafik Müdürüne emir verecek, böyle işaretlenmiş kritik kavşaklarda kural ihlal edenlere göz açtırılmayacaktır.
İşte çözüm.. Ben bulmadım.. Uygar dünya bulmuş uyguluyor.. Bizim neyimiz eksik?.. Çözüm arayan otoritemiz yok. Sorun burada.. Kim bunlar?. Çözümü bulacak ve uygulatacak bu kentten sorumlu insanlar.. Yani İstanbul'un atanmış ve seçilmiş sahipleri.. Yani.. Vali Güler ve Başkan Topbaş.. Yazmaya devam edeceğiz. Yarın!..
|