Üretkenlik sancısı
Geri kalan futbolumuz 1994 sonrası hareketlendi. 1996 Avrupa Futbol Şampiyonası'na katılıp çıkış dönemine girdik. Fatih Terim'li Galatasaray birbirinin özelliklerini tamamlayan oyunculardan kurulu kadrosuyla tempolu, presli çağdaş futbolu sahaya yansıtınca UEFA Kupası geldi. Bu jenerasyonla 2000 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda çeyrek final oynadık; 2002 Dünya Kupası'na katıldık; dünya üçüncüsü olduk. Sonra da süratle düşüş dönemine girdik. Bu düşüşü durdurmak için yapılacak ilk iş günümüz futbolunun istediği ilkeleri sahaya yansıtacak bir ekip oluşturmaktı. Fatih Terim'in Macaristan karşısındaki takım tertibi ve oyun mantalitesi doğruydu. Belki göze hoş görünür iyi bir futbol oynamadık ama koştuk, mücadele ettik, yapılması gerekenleri yaptık. Terim, kenarlarda devamlılığı olan isimleri solda İbrahim Üzülmez-Arda, sağda Hamit-Sabri'yi tercih etti. Mehmet Aurelio ön liberodaki sıkıntıyı giderdi. Görev aldığından beri her maç kusursuz işleyen bir dinamo gibi. Budapeşte'de Tuncay çabuk teşebbüslerle rakip defansı zorlayan isimdi. Hakan Şükür durgun bir dönem yaşasa da sahada varlığı bile önemli. En azından rakibin iki defans adamı oyuna çıkamıyorlar.
10 NUMARAMIZ YOK Kİ! Macaristan'ın alan savunmasına karşı tempolu ve arzulu oynamamıza rağmen üretken olamadık. Bunun iki sebebi vardı. En önemli olan birincisi Türkiye Ligi'nin durumu. Kulüp takımlarımızda yeterli pres, dirençli mücadele ve organize savunma yok. Bu yüzden kolay pozisyon veriyorlar. İşte son hafta. Konyaspor iyi oynadı; Galatasaray'dan Ali Sami Yen'de puan aldı ama kalesinde 10 net tehlike yaşadı. Ligimizdeki birçok maç benzer örneklerle dolu. İkinci neden 10 numara. Macaristan'da Arda, Aurelio, Sabri gibi çalışkan orta sahanın önünde hazır bir Yıldıray veya Emre ile daha üretken olurduk. İkinci yarının başında 20 dakika rakip oyuna hükmetti. Bütün riskleri aldıkları halde etkili kontratak yapamadık, tempolarını kıracak topa sahip olma prensibini de başaramadık. Bunun da en önemli nedeni kolektif açıdan istenilen düzeyde olmayışımız idi. Yeni oluşan takımın bu konuda ilerlemesi için zamana ihtiyaç var. Defans bloğunun ortası için ciddi eleştiriler var. Servet geçen sezon sürekli yedekti. Bu sezona da öyle başladı. Sonra Sivas'a geçti. Yeni yeni oynuyor. Genç Can tam çıkış yaparken F.Bahçe'de yedek kulübesine çakıldı. Gökhan Zan, sakatlık dönemi geçirdi. Ayrıca üçünün de daha deneyime ihtiyaçları var. En büyük sorun, oyunu geriden iyi başlatamayışları. Ama Terim'in şu anda yapabileceği bir şey yok. Bu üçlünün alternatifleri de sakat olan İbrahim Toraman ile Tolga. Üstelik ikisinin de diğerlerinden fazla bir artıları yok.
MOLDOVA'YA DİKKAT Yarın gece zor bir maça çıkacağız. Moldova, dünyanın en ilginç takımlarından bir tanesi. Tek hedefleri var. Hiçbir zaman iddialı olmamalarına rağmen her maçı final havasında oynuyorlar. Kapasitelerinin üstünde mücadele ediyorlar. Puan ya da puanlar aldıklarında şampiyon olmuş gibi seviniyorlar. 2008 elemelerinde de aynı görüntü içindeler. Cumartesi gecesi Bosna'yı ellerinden kaçırdılar. Yunanistan'a son 10 dakikada bir duran toptan teslim oldular. Norveç deplasmanında da 45 dakika bir kişi eksik oynamalarına karşın son 10 dakikaya kadar gol yemediler. Bizim yarın geceki en büyük handikapımız da seyircisiz oynamak. Deplasmanda dahi oynasanız, rakip seyirci bile bir motivasyon faktörü oluyor. Seyircisiz maçta konsantrasyon çok zor. Ne yapıp yapıp yarın geceyi hasarsız atlatmalıyız.
|