|
|
Ölmeden yazmamak...
Bülent Ecevit öldü. Beklenen bir ölümdü ama yankısı yine de büyük oldu. Haber televizyonları aylar öncesinden hazır ettikleri belgeselleri hemen yayına verdiler. Gazeteler daha önceden hazırlanan yazı dizilerini sayfalarına taşıdılar. Bugünden itibaren Ecevit'i anlatan kitapların yeni baskıları yapılacaktır. Ecevit'in ölümü beklenen bir ölümdü, biliyorum. SABAH'ta okuduğunuz dizinin son bölümünü aylardır yazmaya elim varmamıştı. "Hadi bitir artık şunu" dediklerinde ya bir bahane buldum ya da "Bitmek üzere" dedim. Bülent Ecevit yaşama tutunmaya çalışırken, ölüm tarihini boş bırakıp diziye nokta koymak istemedim. Belki profesyonelce değil ama insanca... Ecevit'in Başbakan olduğu günlerdi; hastanede yattığını biliyorduk sadece. Beyoğlu sahaflarda dolaşıyordum. Tüm kitapçılara giren iki kişi dikkatimi çekmişti. Buldukları Ecevit kitaplarını topluyorlardı. Yanımdaki tezgaha geldiler. Aralarındaki konuşmayı dinledim. "Şu belgeseli ölmeden bitirsek" diyordu birisi. Diğeri de onu başıyla onaylıyordu. İşlerini yapmaya çalışan o iki kişi aklımda bir akbaba gibi yer ettiler yıllar yılı. Onları ancak dün gece affedebildim. Ecevit'in belli olan ölüm tarihini yazdıktan ve son noktayı koyduktan sonra!
|