|
 |
 |
 |
 |
|
Sanatçıların yüzde 70'inde manik-depresif geni var!
Bir yılda 200 kez televizyona çıkarak bir rekora imza atan ünlü psikiyatr Arif Verimli, hastası olan ünlülerde gördüğü en büyük sorunun bilgisizlik olduğuna dikkat çekti ve ekledi: Yaptığım bir araştırmada 'gerçek' sanatçı ailelerinde yüzde 70 manik depresif hastalık olduğunu belirledim! '.
Televizyon programlarına bir yılda 200 kez katılarak bir rekora imza atan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi eski Başhekimi Psikiyatr Prof. Dr. Arif Verimli, televizyonun yozlaşmaya neden olmadığını, yozlaşmış olanı gösterdiğini ancak çabuk yoldan para kazanma arzusunu pompaladığını söyledi. Dizi popülasyonuna olumlu bakan Verimli, kitap-gazete okumayan insanların dizilerle bir miktar da olsa kültürlerini artırabileceklerini belirterek şöyle konuştu: "Dizi izleyenler, aynı zamanda senaristin yarattığı birer karakterler haline de dönüşüyor." 'Kurtlar Vadisi'nin yayından kaldırılmasını toplum barışının sağlanması açısından olumlu gören Verimli; buna karşın RTÜK'ün görevini doğru yapamadığını savunuyor...
PSİKOLOJİMİZ
ÇOK DA BOZUK DEĞİL
* TV programlarına yaklaşık 200 kez katılarak en fazla konuk olan isim olmuşsunuz. Sizin için medya ve televizyon ne ifade ediyor?
10 yıl Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin başhekimliğini yaptım. İnsanlar ilk başlarda o hastaneye, bir hayvanat bahçesine gelirmiş gibi merakla geliyordu. Oysa oradaki hastalar hayatımızda, içimizde vardı. Belki komşumuz, belki sokaktan biriydi. Ve hastanemizde biz hastalara saygı duyulması gerektiğini, kültürü ne olursa olsun, onlara bir hanımefendi bir beyefendi denmeyi hak ettiği inancını aşılamaya çalıştık. Medya benim bu düşüncemi hayata geçirmemde çok yardımcı oldu.
* 200 kez halkı bilinçlendirdiniz ama bu kadar çok programa katılma ihtiyacınızın görülmesi, Türkiye'nin psikolojik durumunun kötü olduğunun da bir göstergesi olabilir mi?
Hayır. Türkiye'nin psikolojik yapısı diğer ülkelere göre çok bozuk değil. Türkiye pozitif bilgi açısından eksik... Eğitim seviyemiz çok düşük. Bu ülke, düşünmesini bilmeyen gençlerin omuzlarında yükselemez. Ülkede birdenbire eğitim seferberliği yapılsa bile bunun sonuçlarını almak en az 30 yıl sürer. Bence bu ülkenin 30 yıla tahammülü yok. Medya benim için tam anlamıyla bir fedakarlık... Gecenin bir saatinde eğer bir TV programında bir görev alabileceksem hiç çekinmeden giderim. Bana gurur verir.
MAGAZİN ÇOK ÖNE ÇIKMAMALI
* Peki programlara konuk olarak katılmanız için size herhangi bir ücret veriyorlar mı?
Asla. Katıldığım kanalların beni getirip götürmesi için yönlendirdikleri arabalara bile binmiyorum. Arabamla gidiyorum, muayenehanemdeki hastalarımı erteliyorum, kazancımdan bile oluyorum.
* O zaman bireysel tedaviden çok, toplumsal tedavinin sizin için daha önemli olduğunu söyleyebilir miyiz?
Diyebilirsiniz kısaca... Doğdum ve bir işe yararam lazım. Ben bu odada 3-4 kişiye bakarak ömrümü dolduracak adam değilim. Medyayla aramda böyle bir güven ilişkisi olunca niye kaçınayım ki? Niye erken yatmak için 'gelemem' diyeyim ki...
* Son günlerde ekran önünde özel hayatlar çok fazla deşifre ediliyor. Katılan konuklar zaman zaman sinir krizi geçiriyor,
geçiriyor, bayılıyor vs... Bütün bunları doğru buluyor musunuz?
Bunların iyi yanları da var kötü yanları da... Var olan gerçeğin tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Bence bu programlarda aktarılan olaylardan halkın örnek almasını sağlamak, kendi hayatlarında doğru tercihi nasıl yapacaklarını öğretmek gerekiyor. Şu da bir gerçek; bu programların ruh sağlığımız üzerinde olumsuz etkileri var. Özellikle magazin dünyasının bu kadar öne çıkmasını olumlu bulmuyorum. Çünkü kimi kendisiyle özdeşleştiriyor, kimi benimsiyor, kimi karşı tavrını ortaya koyuyor.
* Programlarda telefon bağlantıları ile sorunlarını anlatanlar, size fikir danışanlar oluyor. Yanlış yönlendirmekten çekindiğiniz olmuyor mu hiç?
Hiçbir canlı yayında etik değerlere aykırı bir değerlendirme yapmam. En yakın profesyonele yönlendiririm. Ben toplumun ilgilendiği, toplumun ilgilendirdiği konular hakkında bilimsel doğruları paylaşmaya çalışıyorum. Onların daha farklı bakabilmeleri, seçimlerini daha doğru yapabilmeleri için...
İYİ DİZİ PSİKOLOJİYİ BOZMAZ
* Televizyonun insanları yozlaştırdığını düşünüyor musunuz?
Televizyon yokken ensest yok muydu, televizyon yokken çocuklara musallat olan sapıklar yok muydu? Medya bir şeyi yozlaştırmıyor, yozlaşmışı gösteriyor. Ancak medya alışılmış klasik değer yargılarımızı sarsıyor. Çabuk para kazanma ve köşeyi dönmeyi biraz pompalıyor.
* Son yıllarda insanlar TV'yi daha çok dizi izlemek için kullanıyor. Bu büyük talebin psikolojik anlamda kökeninde ne yatıyor?
'İhtiyaç teorisi' diye bildiğimiz bir teori vardır. Sırayla beslenme, korunma, cinsellik, ait olma, sanatsal değerlerle kendini aşma. Bir ülke, insanlarına sanatsal değer üretme düzeyine yükseltemediği, beynin yaratıcı fonksiyonlarını kullandırmadığı için eve kapanıyor ve TV izliyor. Ve o dizilerde kendilerinden bir parça buluyorlar. Her duyguyu tatmin eden bir şey sunuluyor...
* Peki dizilerin bu kadar fazla izlenmesi, bizleri olumlu-olumsuz nasıl etkiliyor?
Sağlıklı yapımlar psikolojiyi bozmaz. Dizi bir miktar da olsa kültürü artırıyor, siz artık iki gözünüzle iki kulağınızla yaşadığınız gördüğünüz bir insan değil; senaristin de yarattığı biri oluyorsunuz. Yani kültürel katkısı da var.
BUGE CANKAT GÜNAYDIN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
