Salonu kahkahaya boğan benzetme
Başbakan Erdoğan, partisinin haftalık grup toplantısında milletvekillerine konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Hükümeti'nin, Türkiye'deki 74 milyon vatandaşın, her kesimin, herkesin hükümeti olduğunu ifade ederek, ''Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz. Ve gönüller kazanmaya da devam edeceğiz'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 26 Kasımda geçirdiği operasyonun, ikinci ve son aşamasının 10 Şubatta tamamlandığını, kısa bir istirahatin ardından, geçen hafta itibariyle normal mesaiye başladığını anlattı. Erdoğan, ''Allah'ın izniyle artan ivmeyle çalışmalarımıza devam edeceğiz'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, geçmiş olsun temennilerini gelerek, telefonla, mesajla ileten başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, siyasi partilerin genel başkan ve yöneticilerine, bakanlara, milletvekillerine, teşkilatlarının tüm üyelerine, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerine şükranlarını iletti.
Sağlık temennilerini, iyi dileklerini, hayır dualarını esirgemeyen aziz milletine teşekkür eden Erdoğan, ''Önceki akşam geç bir saat olmasına ve soğuğa rağmen Esenboğa Hava Limanında binlerce kardeşimizin coşku, heyecan, duygu dolu karşılamalarına şahit olduk. Hava alanından şehir merkezine kadar kilometrelerce mesafede kuyruk oluşturan, yol boyunca dualarını ileten taksici esnafımıza, minübüsçü, otobüsçü kardeşlerimize, gençlerimize, çocuklarımıza tüm vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Hepsine kalpten muhabbetlerimi iletiyorum'' ifadesini kullandı.
Erdoğan, önceki akşam duygulu karşılama merasiminde gençlerin hep bir ağızdan, ''Dik durma, eğilme bu gençlik seninle'' dediklerini söylemesinin ardından salonda bulunanlar yine aynı sloganı attılar. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hiç kimsenin şüphesi, tereddütü olmasın; bu kalp Allah ömür, sıhhat verdikçe önce Rabbim, sonra aziz milletim için çarpmaya devam edecektir. Bugüne kadar hep dik durduk, dikleşmedik. Bugüne kadar rüku ve secde dışında asla ve asla eğilmedik. Bundan sonra da dik duracak, eğilmeyecek, milletin bu muhabbetini, vefasını, teveccühünü, itimadını asla ve asla boşa çıkarmayacağız. Milletin muhabbetinden daha büyük rütbe yoktur, milletin gönlünden daha büyük makam yoktur. Allah'ın izni ve inayetiyle 9 yıl boyunca yaptığımız hizmetler neticesinde milletin muhabbetine mazhar olduk, milletin gönlünde en büyük makamı edindik. İnşallah bu can, bu bedende olduğu sürece millete hizmet etmeye, milletin sevdasına layık olmaya, milletin gönlündeki o mübarek makamı daha da perçinlemeye hep birlikte devam edeceğiz.
Biliniz ki biz birlik ve bütünlük içinde olduğumuz, kardeşlik hukukumuzu koruduğumuz, her türlü fitne ve fesadı elimizin tersiyle ittiğimiz sürece, bu kutlu yürüyüşü kimse durduramaz. İhlas ve muhabbet her türlü oyunu bozar. Azim ve kararlılık, her türlü tezgahı boşa çıkarır. AK Parti Hükümeti, Türkiye'deki 74 milyon vatandaşın, her kesimin, herkesin hükümetidir. Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz. Ve gönüller kazanmaya da devam edeceğiz.''
''Nefreti ve öfkeyi çoğaltan değil''
Başbakan Erdoğan, geçen pazar günü son derece anlamlı, kederli bir yıldönümünü yaşadıklarını ifade ederek, 26 Şubat 1992'de Hocalı'da 83 çocuk, 106 kadın, 70'den fazla yaşlı olmak üzere 613 masum insanın Ermeni saldırganlar tarafından hunharca katledildiğini söyledi.
Hocalı'da katledilen kardeşlerini bir kez daha rahmetle yad ettiklerini dile getiren Erdoğan, tüm Azeri kardeşlerine, Azerbaycan'a bir kez daha Türkiye'nin dayanışma mesajlarını ilettiklerini bildirdi.
İstanbul başka olmak üzere bir çok şehirde, pazar günü bu katliamın anıldığını, menfur cinayetin tüm boyutlarıyla bir kez daha lanetlendiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
''İstanbul'daki mitingde marjinal ve münferit bir kaç pankartın olması, sloganların atılması Hocalı katliamına dair acımızı, dayanışmamızı gölgelemeye yetmez.
Türkiye her platformda güçlü şekilde savunduğu, hukuk ve adaletin bir gereği olarak, her vatandaşına eşit mesafededir. Her vatandaşın hakkını ve hukukunu güvence altına almış bir ülkedir. Etnik kökeni, diline, inancına, derisinin rengine bakılmaksızın bu ülkenin her bir vatandaşı, birinci sınıf vatandaştır. Hukuk önünde eşittir. Şunu herkes bilsin ki biz Hocalı katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız, orada katledilen kardeşlerimizin, masumların yasını tutmaya devam edeceğiz. Ancak biz her zaman yaptığımız gibi nefreti ve öfkeyi çoğaltan değil, barışı, adaleti, hakkı, hukuku savunan taraf olmaya devam edeceğiz. Taksim'deki anma törenini, marjinal, münferit pankartlardan yola çıkarak bir kışkırtmaya dönüştürmek isteyenlere karşı da uyanık olmaya devam edeceğiz.''
''Hocamızın mekanı cennet olsun''
Başbakan Erdoğan, geçen cuma günü Adana Kozan'da bir baraj inşaatındaki kaza nedeniyle burada çalışan 10 işçinin sele kapıldığını, ikisinin cesetlerine ulaşıldığını, 8 işçiyle ilgili arama çalışmalarının devam ettiğini anımsattı.
Kazanın, adli ve idari olarak çok yönlü, çok boyutlu olarak soruşturduğunu bildiren Erdoğan, en kısa zamanda olayın aydınlığa kavuşacağını, sorumluların yargı önüne çıkarılacağını söyledi. Erdoğan, hayatını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.
Erdoğan, ''27 Şubatta geçen yıl hakka uğurladığımız, değerli hocamız, Sayın Başbakanımız merhum Necmettin Erbakan'ı da vefatının seneyi devriyesinde rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyoruz'' diye konuştu.
''Bir kez de İstanbul'dan dünyaya duyuracağız''
İstanbul'da hafta içinde önemli misafirler ağırladıklarına işaret eden Erdoğan, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi, Makedonya Cumhurbaşkanı, Çin Devlet Başkan Yardımcısı, BM 66. Genel Kurul Başkanı ile görüşmeler yaptıklarını anlattı. Erdoğan, cumartesi günü Libya Geçiş Hükümeti Başbakanı ve heyetiyle, İstanbul'da heyetlerarası çalışma yemeğinde bir araya geldiklerini belirterek, Libya'daki son gelişmeleri, iki ülke ilişkilerini ayrıntılı şekilde ele aldıklarını söyledi.
Erdoğan, hafta içinde Londra ve Tunus'ta iki önemli zirve gerçekleştirildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin yoğun çalışması sonucu Somali, dünya gündemindeki yerini koruyor. Hafta içinde yine Türkiye'nin yoğun çabasıyla Londra'da 50'den fazla ülke, uluslararası kuruluş temsilcisi katılımıyla Somali Konferansı düzenlendi. Son 60 yılın en büyük kuraklık ve açlığını yaşayan Somali'ye Türkiye'nin ilgi ve desteği artarak devam edecek. İnşallah bu yıl Haziran ayında BM ile işbirliği içinde Somali Konferansı'nın ikincisini de İstanbul'da düzenleyeceğiz. Hafta içinde 60'dan fazla ülkenin, BM, Arap Ligi gibi uluslararası kuruluşların katılımıyla Suriye Halkının Dostları Grubu toplandı. Bunun gerçekleşmesi için Türkiye olarak her aşamada devrede olduk, aktif rol üstlendik. Toplantı sonunda yayımlanan bildiride Suriye muhalefetinin, özellikle Suriye halkının meşru temsilcisi olarak kabul edilmesi çağrısı özellikle önemli oldu. Mart ayı içinde İstanbul'da toplantı düzenleyecek, Suriye'de ulusal ittifak konusunu bir kez de İstanbul'dan dünyaya duyuracağız.''
''27 Mayıs müdahalesine çanak ve alkış tutan CHP olmuştur"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin 27 Mayıs, 12 Eylül müdahalelerine zemin hazırladığını, çanak tuttuğunu belirterek, ''28 Şubat'ta sessiz, tepkisiz kalan kenarda ellerini ovuşturan yine CHP olmuştur. Bunlar demokrasiyi sadece kurultaylarda işlerine geldiği için hatırlıyorlar'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 28 Şubat müdahalesinin, 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahalelerinin devamı niteliğinde, aynı zihniyetin, görüşün ve ideolojinin eseri olduğunu belirtti.
28 Şubat'ta da millet iradesinin, milletin kendisinin hedef alındığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Seçimle gelmiş, anayasa ve yasalar çerçevesinde görev üslenmiş bir hükümet kışkırtmalar, kirli senaryolar, bazı medya ve sivil toplum örgütlerinin de içinde yer aldığı tertipler marifetiyle görevden uzaklaştırılmış, siyaset dizayn edilmek, vesayet altına alınmak istenmişti. 28 Şubat'ın arkasında çok büyük bir enkaz bıraktığını özellikle hatırlatmak isterim. En başta demokrasi ve Türkiye ekonomisi bu müdahaleden ağır bir yara almıştır. Tıpkı 27 Mayıs ve 12 Eylül'de olduğu gibi Türkiye fakirleşmiş, dışlanmış, yokluğu, yoksulluğa ve umutsuzluğa mahkum olmuştur.
Yüzlerce insan inançlarından, görüşlerinden, görünüşlerinden dolayı bu süreçte mağdur edilmiştir. Bürokraside cadı avı başlatılmış, hukuksuz işten atmalar, uzaklaştırmalar, sürgünler yaşanmış, fişlemeler, fişlenmeler gerçekleşmiş. Televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından inançlı kesimlerin hissiyatları ağrı bir saldırıya maruz kalmıştır. Hükümet ağır bir kuşatma altına alınırken, yerel yönetimler de farklı baskılar altına alınmış, belediyelerin hizmet üretmesinin, çözüm üretmesinin önüne geçilmiştir. 28 Şubat'ta sadece siyaseti değil, toplumu da dizayn etmek gibi gerçekten fecaat arz eden bir niyet sergilenmiş, ilkokullardan üniversitelere, Kur'an kurslarından camilere kadar her alanda milletin hissiyatıyla uyuşmayan düzenlemeler yapılmıştır. Üniversite kapılarında milletin evlatları rencide edilmiştir, nice kız öğrenci inançlarından dolayı, kılık kıyafetinden dolayı eğitimden soğutulmuş, kılıf kıyafetlerinden dolayı eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır.''
''Kız çocuklarının ahı, vahı yerde kalır mı?''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 28 Şubat döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, Bezm-i Alem Hastanesi'nde yatarken, bir gün iki kız çocuğu ile hastanede karşılaştığını ve ''Hayırdır nedir rahatsızlığınız'' diye sorduğunu belirtti. Kızların kendisine ''Ne olacak başkanım, kafayı üşüttük'' dediklerini, neden diye sorduğunda da ''eğitim öğretim hakkımız elimizden alındı da onun için'' yanıtını aldığını ifade eden Erdoğan, ''Oraya psikolojik tedavi almak üzere gelmişler. O sadece iki taneydi, sayılar aslında yüzlerce, binlerce kızımız için geçerli. Bu ülkede bunlar yaşandı, bunların ahı, vahı yerde kalır mı?'' diye konuştu.
Bu anlattığı olayın sadece kendi yaşadıkları, gördükleri olaylar olduğuna işaret eden Erdoğan, bu örnekleri yüzleri, binleri bulabileceğini vurguladı.
''Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat'ın mimarları tarihten silinmiştir''
''Bu iş elhamdülillah şu anda yoluna girdi, rayına oturdu'' diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''27 Mayıs, 12 Eylül bu millete çok ağır bedeller, çok ağır faturalar yükledi. Aynı şekilde 28 Şubat'ta bu ülkede ağır bedeller ödetmiş, ağır faturalar yükleşmiş, Türkiye'nin kalkınma ivmesini yavaşlatmış, iyice düşürmüş, Türkiye'nin ilerleme hamlesine ağır bir darbe vurmuştur. Biz, 28 Şubat'ın mağduru olarak bugün gururla ayaktayız, buradayız. Sizler, 28 Şubat mağdurları olarak bugün büyük bir gururla ayaktasınız, buradasınız. TBMM, 28 Şubat'ın bir mağduru olarak bugün burada ve millet iradesini gururla, onurla temsil ediyor. 28 Şubat'ta hakkı yenen, mağdur edilen, rencide edilen nice kardeşimiz artık haklarına kavuştu, haklarına kavuşuyor, üniversite kapısından döndürülen, ikna odalarında işkenceye maruz bırakılan, eğitim hakları ellerinden alınan kız kardeşlerimize bugün geçte olsa artık itibarları iade ediliyor, ama inanın 28 Şubat'ın mimarları bugün toplum önüne çıkmaktan, toplumun huzuruna çıkmaktan çekiniyor, tarih ve toplum karşısında telafi edilemez bir mahcubiyet yaşıyorlar.
Şahsi hırsları, çıkarları için millet iradesini çiğneyenleri ne toplum, ne de tarihi asla affetmeyecektir. Şundan emin olun, tarih 28 Şubat'ın mimarlarını olduğu kadar taşeronlarını, taşeron sivil toplum kuruluşu yöneticilerini, taşeron medya kuruluşlarını ve yazarlarını da üzerinden bin yıl bile geçse affetmeyecek, alınlarındaki o kara lekeyi silemeyecektir. 27 Mayıs'ın mimarları bu millet tarafından mahkum edilmiştir, 12 Eylül'ün mimarları bu millet tarafından yokluğa mahkum edilmiştir. Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat'ın mimarları da 15 yıl içerisinde unutulmuş, tarihten silinmiştir, millet onları da elinin tersiyle bir kenara itmiştir.''