Takvim yaprakları 1999 yılındayken, şiir okuduğu için cezaevine giren Recep Tayyip Erdoğan, kendisini uğurlamaya gelen on binlerce insana şu sözlerle veda etmişti.
"Ben bu millete ve bu vatana aşık olan birisiyim. Şunu bilsinler ki, hiçbir ceza Tayyip Erdoğan'ı bu millete hizmetten yıldırmayacaktır."
Erdoğan'ı o gün cezaevine girerken yalnız bırakmayan millet, daha sonra Türkiye ve Tayyip Erdoğan'a yönelik her operasyonda, her tuzakta, her kumpasta ve her haksızlıkta onu yalnız bırakmadı.
Ak Parti'ye kapatma davası açıldıktan sonra da, 27 Nisan'da muhtıra yedikten sonra da yalnız bırakmadı. Akabinde yapılan seçimlerde halk, Erdoğan dedi.
Gezi'de yaşanan darbe girişiminde gece yarısı yüzbinler havalimanında onu karşıladı. Milyonlarca insan o anda evlerinden gözyaşları ile dualar ettiler. Milyonlarca insan arkasında dimdik durdu.
17/25 Aralık yargısal darbe süreci oldu yine arkasında dimdik bir şekilde bu millet vardı. Yolsuzluk adı altında ortaya konan bu kumpası millet gördü ve hemen ardından yapılan seçimlerde yine Erdoğan dedi.
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminde de yine millet, hem ülkeye hem de Erdoğan'a sahip çıktı. Teröristler tarafından ele geçirilen savaş uçakların tehdidi altında İstanbul'a gelen Erdoğan'ı, tankların ve silahların arasından geçerek yine binlerce insan havaalanında karşıladı. Erdoğan çağrı yaptığı için, aylarca geceleri nöbet tuttu bu millet. Yeniden çağrı yapana kadar da evlerine gitmedi milyonlarca insan hem de ülkenin her yerinde.
Her krizde, Erdoğan'ın çağrısıyla Yenikapı'da miting alanlarını doldurdu bu millet.
Gerek Erdoğan'a yönelik gerekse de kaderi Erdoğan ile bütünleşen ülkeye yönelik her krizde millet Erdoğan'ın yanında saf tutuyor, onu bağrına basıyor, yaptığı mücadelenin değerini biliyor ve onun yanından bir an olsun ayrılmıyor.
Küresel vesayet odaklarının bütün ülkelerde ama özellikle de Ortadoğu gibi bölgelerde ya finans yoluyla ya medya yoluyla yada başka türlü baskı araçlarıyla iktidara getirdikleri liderlere benzemiyor Erdoğan. İlk günden beri ne sermaye gruplarının gücüne, ne küresel yapıların gücüne ne de medyanın gücüne güvenerek siyasetini belirledi. Bunların hepsinden daha kıymetli bir güce inandı o. Milletin gücüne.
Milletin gücünü arkasına alan bir siyasetçiyi devirmenin ne kadar zor olduğunu isterseniz Türkiye'ye operasyon yapan küresel yapılara, istihbarat gruplarına, düşünce kuruluşlarına ve uluslararası medyaya bir sorun. Çoğu ülkede parayla, algıyla, imajla iktidarları deviren, kendi çıkarları için liderleri getiren bu yapıların Türkiye ve Erdoğan karşısında neden başarısız olduklarının tek bir nedeni var.
Hem Erdoğan milletin gücünü çok iyi anlıyor ve bu gücü arkasına alarak Türkiye'de ve tüm dünyada mazlumlar için zalimlere kafa tutabiliyor; hem de millet kendi gücünün ilk defa bu kadar farkında olarak, ülkenin çıkarlarını savunması için seçtiği liderin arkasında durmaktan bir an olsun geri kalmıyor.
Dünyada, milletin gücünden başka bir gücü arkasına almayan birkaç liderden biridir Erdoğan. Ortadoğu ve yakın bölgemizde ise hiç yok böyle biri. Eğer siyasetine, hayatına, stratejisine merkez olarak milleti koymak ve bu bağlamda milletin egemenliğinin dışında bir egemenliği kabul etmemek bir demokratlık ölçütü ise Erdoğan, dünyadaki en demokrat liderlerden biridir. Bunu da milletin gücüne verdiği değer ve cezaevine girdiğinde söylediği gibi ülkesine ve milletine aşık olmasıyla açıklayabiliriz ancak. Ne bir algı çalışması ne de dünyaca ünlü PR şirketleri gerekmedi Erdoğan'ın siyaseten başarılı olmasında. Dolayısıyla bunun makam yada mevki ile alakası yok.
Bir söz var ya hani hep duyarız. Onu bugüne uyarlamak, kendine yol arkadaşıyım diyenler için biraz daha açıklayıcı olabilir belki. "Milletvekili olabilirsiniz, Başbakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz ama hiçbir zaman Erdoğan kadar sevilmeyeceksiniz."
Erdoğan'ın yol arkadaşıyım diyenler, Türkiye ve Erdoğan'a yönelik saldırılara karşı millet nasıl davranıyorsa, öyle davransınlar yeter. Davranmıyorlarsa, onlar yol arkadaşı olmaktan çıkmışlardır.