AHMET ÖRS

18 Temmuz 2013, Perşembe

Bahşişin abc’si…

Sonradan görme bir turist ya da cebinde akrep olan bir gezgin sayılmak istemediğimden, gittiğim ülkelerde ilk işim, bahşiş rayicini öğrenmek olur.

Yakın zamana dek seyahate çıkmak tuzu kuru kesime özgü bir lüks sayılırken, bugün orta halliler için bile sıradanlaştı. Tatil, farklı ortamlarda yemek yemek, konaklamak, dolayısıyla hizmet almak demek. "Her marifet mükâfata tabi" demiş eskiler. Hizmet eden kişi, ödüllendirilmeyi bekler; en etkili ödül ise bahşiştir.

Sonradan görme bir turist ya da cebinde akrep olan bir gezgin sayılmak istemediğimden, gittiğim ülkelerde ilk işim, bahşiş rayicini öğrenmek olur. Japonya, Kore gibi, bahşişin alan kişiyi küçük düşürdüğüne inanılan ülkeler kuralı bozmaz. Zira Japonlar bile gittikleri yerlerde bahşiş vermek zorundalar.

Amerika'da bir garsona, Türkiye'de genel kural olarak kabul edilen hesabın yüzde 10'u kadar bahşiş bırakmaya kalkın, peşinizden koşup, "Ne hatam oldu da beni cezalandırıyorsunuz?" diye sorar. Çünkü burada kabul gören bahşiş oranı yüzde 15 ile yüzde 18 arasındadır.

Amerika gibi zengin bir ülkede garsonun dört gözle bahşiş bekleyeceğini düşünemezken, burada bahşişin memnuniyet ifadesi dışında da işe yaradığını öğrendim. Örneğin iyi bir restorana rezervasyon yaptırmadan gelen birinin masa bulabilmesi, ancak garsona yüklü bahşiş sıkıştırmasıyla mümkün. Oysa 20'nci yüzyıl başlarında ABD'de bahşiş, insan haysiyetine aykırı düştüğü gerekçesiyle yasaklanmaya kalkışılmıştı. Bugün aynı ülkede hizmet sektöründe çalışan kişilerin gelirinin en az yarısını bahşişler oluşturuyor.

Bahşiş eskiden yolculuklarda sosyal prestij sağlamaya yardımcı olurdu. Seyahat ayrıcalık olmaktan çıktığından beri, paket turlarla yolculuk yapan sıradan gezginlerin en büyük çabası, farklı kültür ortamlarında ne kadar rahat hareket edebildiklerini göstermek. Gezi rehberlerinde bahşiş konusunun önemli yer tutmasının nedeni de bu. Özetle gerektiği miktarda verilen bahşiş, alanı etkiler, verene de birtakım ayrıcalıklara kavuşma olanağı sağlar; yoksul bir ülkeye giden mütevazı bütçeli gezgin bu yolla kendini zengin mirasyedi gibi hissedebilir.

İlk kez ayak bastığım bir ülkede, bavullarımı odama taşıyan valeye vereceğim bahşiş benim için hep sorun olur. Sonuçta kendime göre bir ölçü tutturdum. Valeye bavul başına iki dolar, toplamda en fazla beş dolar bahşiş bırakıyorum. Doğal olarak aynı bahşişi otelden ayrılırken bavulları taksiye yüklemeye yardım eden otel görevlisine de veriyorum.


Gerçi müşterilerin odaları önceden belirleniyor. Yine de bavullarımı taşıyan görevlinin avucuna sıkıştırdığım 20 doların mucize yarattığını söyleyebilirim. Vale resepsiyona telefon etti; "14'üncü kattaki süit hâlâ boş mu?" diye sordu. Birkaç dakika içinde kötü ve karanlık oda yerine kendimi manzaralı süitte buldum.

Yemekte aranızda sıcak bir bağ oluşan garsonunuzu mutlu etmek için bıraktığınız yüklü bahşişin çok azı onda kalır ve toplanan bahşişler belli bir puan hesabına göre çalışanlarca paylaşılır. Ben epeydir bıraktığım paradan mutfakta yerleri paspaslayan aşçı yamağının bile pay alacağını aklıma getirmemeye, vereceğim bahşişi kısmamaya çalışıyorum. Arkamdan "Cimri herif!" denebileceği düşüncesi beni buna zorluyor…

SON DAKİKA