Mehmet Metiner

18 Mart 2013, Pazartesi

Hangi hayvanlar diğerlerinden daha eşittir?

Herkesin temel hak ve özgürlüklerde eşit olduğu demokratik bir vatandaşlık rejimine ihtiyacımız var. Sözde değil özde vatandaşlık rejimine…

George Orwell ünlü "Hayvan Çiftliği" romanında şu çarpıcı saptamada bulunur: "Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir." "İnsan Çiftliği"nin gerçekte kaba bir tasviridir bu.

Hakim oldukları her yeri kendi çiftlikleri olarak gören ideolojik baronların zihniyet dünyalarını bundan daha iyi betimleyen az söz bulunur.
Yeryüzünü totaliter bir cehenneme çeviren rejimlerin özlü bir tasviri bu söz ne yazık ki hâlâ hükmünü icra etmektedir.

Totaliter rejimler, özde birbirlerinin "tıpkısının aynısı" gibidirler.

Hiçbirinin bir diğerinden farkı yoktur. Sadece isimleri farklıdır.

Bu rejimlerin ideolojik rengi önemli değildir. İster kızıl olsun, ister yeşil… Gerçek şu ki; bütün totaliter rejimlerin ayrıcalıklı vatandaşları vardır.

Orwell'in deyimiyle, daha bir eşit olan vatandaşları vardır.

"Ayrıcalıklı vatandaşlık rejimi", bir arada, farklılıklarla barış içinde yaşamanın en büyük düşmanıdır.

Totaliter rejimlerle demokratik rejimlerin karşıtlığı vatandaşlık anlayışlarında ortaya çıkmaktadır.

Demokrasi "ayrıcalıklı vatandaşlık rejimi"ni kendi varlığı için tehlike olarak görür.

Totaliter rejimler ise ayrıcalıklı bir iktidar ideolojisi üzerinden toplumu yekpareleştirmeyi önemser. Bu yüzden iktidar ideolojisinden yana olanlara sınırsız özgürlükler bahşederken karşıtlarına da imha edilmesi gereken bir düşman nazarıyla bakar.

Şuna hiç kuşku yok:
İdeolojisi olan hiçbir devlet, bütün vatandaşların özde eşit olmasına izin vermez. Bu devletlerin her daim için ayrıcalıklı vatandaşları vardır.
"Bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir" lafı, başkalarından çok daha fazla özgür olan statü/erk sahibi vatandaşların varlığına göndermede bulunur.

Totaliter-otoriter rejimin hâlâ derin izlerini üzerinde taşıyan ülkemizde bu eşitsizlik hali bir yanda aşılmak istenirken öte taraftan korunmak istenmektedir.

Eşitsizlik hali aşılmak istendiğinde ayrıcalıklı statülerini ve erklerini kaybedenler rejimin elden gittiğini söyleyip durmaktadırlar. Kendi açılarından haklılar. Çünkü ellerinden kayıp giden kendileri için oluşturdukları ayrıcalıklı rejimdir. Laiklik ve cumhuriyet savunusu gerçekte kendi ayrıcalıklı rejimlerini korumak ve kollamak için başvurdukları bir savunudan ibarettir.

Ülkemizde yaşadığımız sorunlu tartışmaların temelinde işte bu direnç yatmaktadır. Statükonun muhafazası, laikliğin ve cumhuriyetin gerçekte muhafazası için değildir. Hele hele demokrasinin korunması ve kollanması adına hiç değildir.

Kavganın temelinde, anti-demokratik yollarla elde etmiş oldukları ve dibine kadar demokrasi karşıtlığıyla malul olan ayrıcalıklı statülerini muhafaza anlayışı yatmaktadır. Demokrasi derinleştikçe eşitsizlikler aşılıyor. Eşitsizlikler aşıldıkça bazılarının rahatsızlıkları da artıyor.

Hangi eşitsizlikler mi?
Hâlâ o kadar çok ki, hangisine değineyim.
Hadi bir tekini aktarayım.
Anayasada bütün vatandaşların eşit olduğu yazılıdır.
Tıpkı Orwell'in dediği gibi herkes eşittir.
Ne güzel!

Peki, gerçek nedir?
Gene Orwell'in dediği gibidir: Bazıları daha bir eşittir.

Örnek mi?
Kamusal alana bakınız orada görevli bir tek başörtülü vatandaşımıza rastlayabilir misiniz? Sözgelimi başörtülü bir savcımız, bir hakimimiz, bir öğretmenimiz vs. niçin yoktur?

Herkese ait olan bu ülkenin meclisinde niçin bir tek başörtülü vatandaşımız üye olarak bulunmaz?

Başı açık vatandaşlarımızın sahip olduğu hak ve özgürlüklerin hepsine başörtülü vatandaşlarımızın sahip olduğunu söylemek, yani herkesin bu anlamda eşit olduğunu söylemek gerçekte mümkün müdür?

Böbürlenerek anlatıp durduğumuz bir konu vardır. Deriz ki, yeryüzünde kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan ülkelerin başında geliyoruz. Elhak, sözde doğrudur. Hangi kadınlara? İşte burada ayrıcalıklı rejimin dışlayıcı ve ötekileştirici yüzüyle karşı karşıya kalıyoruz.

Bazı kadınlarımızın ne yazık ki seçilme hakları ellerinden alınmış durumdadır. Ve ne üzücüdür ki kadın hakları konusunda mangalda kül bırakmayan çağdaş (!) ve laik (!) kadınlarımızın hiçbirisi bu eşitsizlik rejiminden yana hiç de şikayetçi görünmüyorlar.

Tam tersine seçilme haklarına sahip çıkan kadınları "rejim düşmanı" ilan etmek gibi bir garabetin içine düşüyorlar.

Doğru, o başörtülü vatandaşlarımız rejime kökten itiraz ediyorlar! Ama hangi rejime? Apaçık değil mi?

Demokrasi karşıtı ayrıcalıklı vatandaşlık rejimine…

Herkesin temel hak ve özgürlüklerde eşit olduğu demokratik bir vatandaşlık rejimine ihtiyacımız var.

Sözde değil özde vatandaşlık rejimine… "Bazı hayvanların diğerlerinden daha eşit olduğu" rejimlerin son kullanım tarihi geçti artık.

Eşitlikçi yeni bir dünya kuruluyor. Ayrıcalıkları sona eren o birilerinin hiddeti bu yüzden.

Korkunun ecele faydası olduğu nerede görülmüştür?

SON DAKİKA