Ömer Çil

13 Aralık 2012, Perşembe

Şikenin kaybedenleri 3

Son yılların en çok konuşulanı, en çok dayak yiyeni olan Fenerbahçe'ye baktığımızda kaybedilen en önemli şeyin prestij olduğunu görüyoruz. Bu kaybın hissedildiği yer ise daha çok Anadolu şehirleri.

Devreye siyaset girene kadar psikolojik çöküntü içerisinde olan kulüp birçok defa dağılma emareleri gösterse de kendi taraftarının ve camiasının müthiş desteğiyle kaybını en aza indirmeyi başardı.

Aykut Kocaman'ın hocalığından öte gösterdiği sahiplenme kendi camiasından büyük takdir gördü. Ve ona kimilerine gore sonsuz kredi sağladı, kimilerine göre ise çoktan istifa etmeliydi. Futbolda her zaman bugün var, o yüzden bugüne baktığımızda Fenerbahçe'nin prestij kaybını da yöneticilerinin fazla medyada gözükmeyerek sadece futbol konuşmaya çalışarak atlatmaya çalıştığını görebiliriz. Yargı süreci sonunda neler olacağını tabi ki hiçbirimiz bilemeyiz. Fakat neticede zararı gören veya görecek olan Fenerbahçe kulübü ve taraftarı oldu.

Bu sürecin en kaybetmeyeni, hatta bu süreçte çağ atlamaya doğru yolalan kulübün Galatasaray olduğu net bir şekilde ortada. Yenilenen bir stat, Ali Sami Yen de 10 bin kombine satamayan bir kulüpten şu anda kombine rekoru kıran bir kulüp haline gelmeleri, 2011 - 2012 sezonu şampiyonu olmaları ve bu sene Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmayı başarmaları onları kazananlar kulübüne üye yapmaya yetecek iki faktör. İster istemez bu sürecin tek kazananı olmaları ezeli rakiplerinde siyasi etkilerle de birtakım toplumsal travmalara yol açtı. Süper final maçı sonrasında yaşananlar uzun süre hafızalardan kazınmayacak görüntülerdi.

Finalde toparlayacak olursak son iki senenin en çok kazananı hanesinde Galatasaray' la beraber spor programlarını ve yeni yorumcularından bahsetmezsek haksızlık etmiş oluruz. Yeni TV kanalları spor programlarını adliye programlarına çevirerek Türk futbolseverine hukuk fakültesi sınıflarını aratmayacak yayınlar sundular. Bu yayınlar Türk futbolunun halen devam eden sorunlarına eğilmektense kişisel husumetleri ve tartışmaları alevlendirerek sadece ceplerini ve raytinglerini birbiriyle yarıştırdılar. Tabi bunda yasal olmayan bir şey yok. Fakat eleştirilmesi gereken şey Türk futbolunun iyiliği için yapılan fazla bir şeyin olmaması. Örneğin Türk hakemliği, tarihi günlerini yaşarken başta Erman Toroğlu olmak üzere Çakar ve diğerlerinden fazla bir övgü duymadık. Destekleyici konuşmalardan sakınmalarının yanında bir de eleştiri üstüne eleştiri yapıyorlar. Halbuki onlardan beklenen eğriye eğri doğruya doğru demeleri. Son iki yılın yorumcular ve spor basınında sağladığı tek şey artan yorumcular ve yeni yüzler.

Egitim sisteminin futbolcuya göre uyarlanması, yabancılara ödenen vergisiz paraların, teknik direktör ve alt liglerde oynayan oyuncuların sorunlarının da bu programlarda gündemin 1 . Sırasını işgal etmesi temennisiyle sonlandıralım. Son iki yılın futbol dünyasına kaybettirdiklerini özetlemiş olduk. İnşallah ileriki yılların kazandırdıkları geçmişin kayıplarını örtecek düzeyde olur.....

11.12.2012

SON DAKİKA