kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Öğrenci seçme, ayıklama, süpürme, azınlık üretme

İlköğretim 10 milyon çocukla başlayan yolculuk, üniversitede "mutlu olabilen", istediği bölümde geleceğini garanti edebilen 20- 30 bin gençle sürüyorsa ciddi bir sorun var demektir.
Bunun idraki, yalapşap gezintiyle Türkiye'yi "Gençler için bir numaralı ülke" ilan eden Newsweek'lerin yorumunun sarhoşluğuna bırakılamaz.
Uçurum açılıyor.
Sadece fiili; babadan, aileden, yöreden miras, beslenmeden, gelirden, imkansızlıktan doğanlar değil...
Sadece sınavlı, seçmeli, ayıklamalı yollarda dökülenler açısından da değil...
Finişi görüp ÖSS engelini aşarak üniversiteli olduğunu zannedenler arasındaki eşitsizlik de büyüyor.

***

Bir misal: "Sakıp Sabancı ve ailesinin büyük hayali" olarak ortaya çıkan, 210 milyon dolarlık bir yatırımla doğan, her yıl Sabancı Vakfı ve şirketlerinin 16 milyon dolarlık açığını kapatmasıyla büyüyen Sabancı Üniversitesi.
Rektör Prof. Tosun Terzioğlu, "Her öğrenciye bir dizüstü bilgisayar verdiklerini, bilgisayar sayısının öğrenciden fazla olduğunu" belirtiyor.
Bir vakıf üniversitesi, elbette geldiği noktayla, başarılı öğrencileri alıp "iş hayatında başarılı mezunlar" olarak çıkarmakla, büyük bir grubun imkanlarıyla eğitimde bu tür bir kurum yaratmakla gurur duyabilir.
Eminim, diğerleri de duyuyordur.
Bunun, "paralı eğitim ticareti"nden öte bir tutku, bir gurur olduğunu biliyorum.
Ne var ki, "heves ve tutku"nun olması her vakıf üniversitesini üniversite yapmaya yetmediği gibi, çeşitli grupların, şirketlerin, kişilerin gururları olmakla birlikte, Türkiye'nin eğitim ve üniversite meselesini de çözmüyor.
Oradaki bire bir bilgisayar oranı, bir devlet üniversitesinde 1'e 64'ü buluyor mesela.
Kullanma imkanları, sayılan bilgisayarın fiilen ne iş yapıp yapmadığı, internet erişimi gibi başka ölçülerle, 1'e 64 bile muhtemelen iyimser bir oran.
Öğretim üyeleri ne kadar yetkin, ne denli cefakar, öğrenciler ne ölçüde istekli olursa olsun, bunun adı "uçurum"dur.
Çünkü, bırakın ilk yatırımdaki 210 milyon doları, devlet üniversiteleri her yıl 16 milyon dolarlık sübvansiyonu nereden bulacak?
Çoğunun en azından bütün bölümleriyle pek parlak olmaması bir yana, parlak örneklerde bile, vakıf üniversiteleri, bir boşluk doldurur görünürken, aslında uçurumu büyütüyorlar.

***

En başarılıların, burs alabilen başarılı-imkanları kısıtlı gençlerin ve birçok düşük puanlı vakıf üniversitesinde, parlak olmayan ama parasıyla üniversiteli olabilenler...
ODTÜ, Boğaziçi, Hacettepe, İTÜ ve birkaç yerde birkaç bölüm...
Gerisi umutların yuvarlanıp gittiği uçurum!
Bu uçurum, vakıf üniversitelerinin boşluk doldurması yüzünden değil, boşluğun ancak böyle doldurulabileceğine inanç ve teslimiyetin kökleşmesiyle açılıyor.
İyi eğitimle paranın yoldaşlığının...
İmkansızlıkların içinden ancak kafalarıyla, çalışmalarıyla, yetenekleriyle yırtabilen bir azınlığın giderek daha fazla kabullenilmesiyle büyüyor.
Gazete sayfalarını, eklerini dolduran vakıf üniversitesi ilanları arasında, devlet üniversitesi, devletin sorumluluğu, üniversitenin evrensel niteliği ile yüz binlerce gencin manasızlaşan lise öğrenimleri toz olup gidiyor.
İmkanlar ve imkansızlıklarla açılan uçurum, bir de, iş dünyası, piyasa mantığının gölgesindeki üniversiteleri tek çözüm sanıp "kamusal" olana dair hafıza ve gönül kaybıyla, zihnimizde de derinleşiyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Okumadan, yazmadan yüzde 90 okur-yazar!   / 01-08-2004
 Keşke şöyle bir fırlatabilseydik...   / 30-07-2004
 Yorgun bedenleri koparan yaz dökümü   / 29-07-2004
 Öğrenci seçme, ayıklama, süpürme, azınlık üretme   / 28-07-2004
 Bir şamaroğlanı olarak muhabir   / 27-07-2004
 Nükleer sıkışma   / 26-07-2004
 Demiryolu kalmalı, Bakan gitmeli!   / 25-07-2004
 Raylardaki ölüm tuzağının hesabı verilmeli   / 23-07-2004
 Demokratikleşme derken sadede gelinir   / 22-07-2004
 Bilgi çağında vicdani bilginin kaybı   / 21-07-2004
UMUR TALU
Acı reçete!
Bir süredir eczacılar her kanaldan ses...
ERGUN BABAHAN
Ankara'ya kadın eli
Bu hafta Ankara SABAH'ta bir bayrak...
REFİK DURBAŞ
Eczacı, iflasın eşiğinde mi?
Son 3-4 yıldır T.C.
SAVAŞ AY
Tunceli barajı neden istemiyor?..
Aslında Munzur...
'Avrupa, yalan söylememeli'
Türkiye karşıtı konuşmalarıyla tanınan Valery Giscard d'Estaing,...
ABD ekonomisinde turuncu alarm
El Kaide’nin yeni hedefleri: IMF, Dünya Bankası ve New York...
Pardon porto!: 2-1
Pardon porto!: 2-1
Hagi yönetiminde son derece diri ve etkili bir oyun çıkaran Cimbom'da...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.