kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Bir şamaroğlanı olarak muhabir

Başbakan'ın azarlamasıyla, "haddinizi bilin" diye paylamasıyla da gündeme geldi. "Haberin uç beyi" muhabirler epeydir şamaroğlanına dönmüş durumda.
Mesele sadece mesleğini iyi yapabilmek, yapamamak değil.
Layıkıyla yapmaya çalışanlar da "hadlerini bilmeyenler" addediliyor.
Başbakan'ın yaptığı gibi, gazetesi soruluyor, soruyu ve cevabı patronun duyması, ona haddini bildirmesi isteniyor ve her fırsatta "genel yayın yönetmeni ve patronla ilişkiler" ima ediliyor.
Gazeteciliği sallabaşlık zannedenlerin yarattığı rehavetle, biraz olsun gazeteci gibi soru soranlar rahatsızlık veriyor.
Başbakan'ın kendine has siniri değil sadece.
"Ecevit'in nezaketi" ve Demirel'in yılların tecrübesinden gelen paylamayla karışık şefkati dışında, Yılmaz, Bahçeli, Çiller, Ağar, hatta Baykal ve bittabi rahmetli Özal hep azarlamaya yatkın oldular.
Muhabirleri adeta karşı ordunun emir erleri gibi gören bazı komutanları saymıyorum artık.
İlan, reklam veren olarak, medya patronlarının dostu, ahbabı, paradaşı konumunda, bazen aşırı nezaketle, bazen yontulmamış kabalıkla tehdit eden işadamlarının da hangi birini sayayım!
Üstünde duruyorum, çünkü muhabirler sizin sinir uçlarınız.
Duyma, görme, dokunma, hissetme, koku ve tat alma duyularınız.
Bu sinir sisteminiz birkaç koldan iğdiş edildiği için, sağır, kör, hissiz kalmasanız bile, en azından yetersiz algılamadan mustarip olursunuz.
Birkaç kolun bir tanesi, elbette muhabirin kendisi.
Haber kaynaklarıyla yahut aktörleriyle samimiyet, özdeşleşme, abartılı saygı, korku gibi cıvık ve cılk ilişkiler kuranlar bir yanda...
Bir yanda da ilk yangında en son kurtarılacak, ilk kazada ölüme terk edilecek, ilk sendelemede hemen atılacak safra olarak sıkışmışlığı.
Medya hiyerarşisinde "en altta" görüldüğü ve genellikle orada kaldığı için, kendilerini halkın, çalışanların, çalıştırılanların, yönetilenlerin çok üstünde gören muktedirler, iktidarlar, güçlüler de onları aşağılamakta beis görmüyor.
İstediği zaman medya patronuna ulaşan, genel yayın yönetmeni ile ya ense tokat yahut sadece ense, sadece tokat ilişkisine girebilenler için, muhabir çerez.
Fındık, fıstık.
Gündelik ihtiyaç baş gösterdiğinde, bir katip...
Sorularıyla rahatsız ettiğinde ise çürük diş!

***

Bu manzarayı elbette, medya dışındakiler yaratmadı.
Öncelikle medya, kendi sinir uçlarını felç etti.
İşten çıkarmalar, sansürler, oto-sansürler, piramidin altına düşük ücretler, her yanlışın muhabire yıkılması, gazete yöneticilerinin hatalarının dahi muhabire ödettirilmesi, insanların makineler kadar sevilmemesi, örgütsüzleştirmenin yarattığı şımarıklık...
Ve, patronlar neyse de, medya yöneticilerinin, kimi köşe yazarının gazeteciliğin hassasından kopuşu.
Rica, minnet, iş takibi için siyasetçilerin, pardon o sırada iktidar olanların peşinde, kapısında, telefon hattında turlamak zaten facia da...
Bir de, köşe yazan yöneticilerle kimi yazarlar, "özel haber muhabiri" olarak kendilerini kabul ettirdi ve muhataplar tarafından öyle kabul edildi.
Muhabirin kılı kırk yararak araştırması, birçok kaynağa başvurması yerine, "yazar"ın, bazen kendisini kullanan tek kaynakla, haber unsurlarına boş vererek attırdığı "köşe-haber" her tarafa daha cazip, daha kestirme geldi.
Lakin, muhabir yine de bu işin asli aktörü.
Perşembe akşamı "hızlandırılmış katliam"ın ardından, koşturan muhabirlerle koşuşturan yazı işleri çalışanları dışında, köşe yazıları bir gün sonrasına kadar "yavaşlatılmış"tı.
Gazetenin aslen "haber", asıl duyularınızın muhabirler olduğunun ispatıdır.
Başbakan da onlara saygı duysun!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Okumadan, yazmadan yüzde 90 okur-yazar!   / 01-08-2004
 Keşke şöyle bir fırlatabilseydik...   / 30-07-2004
 Yorgun bedenleri koparan yaz dökümü   / 29-07-2004
 Öğrenci seçme, ayıklama, süpürme, azınlık üretme   / 28-07-2004
 Bir şamaroğlanı olarak muhabir   / 27-07-2004
 Nükleer sıkışma   / 26-07-2004
 Demiryolu kalmalı, Bakan gitmeli!   / 25-07-2004
 Raylardaki ölüm tuzağının hesabı verilmeli   / 23-07-2004
 Demokratikleşme derken sadede gelinir   / 22-07-2004
 Bilgi çağında vicdani bilginin kaybı   / 21-07-2004
AHMET HAKAN COŞKUN
Kabineden çizgiler
Bana öyle geliyor ki Kemal Unakıtan...
EMRE AKÖZ
İkinci Sezer vakası
Bir insanın, aslında 'nasıl bir...
YAVUZ DONAT
Amiral gemisinin deneyimli kaptanı: Alaattin Yüksel
Onu...
Deniz ortasında panik
S.O.S veren deniz otobüsündeki yolcular hemen bir başkasına...
Uçurtmanın peşinden ölüme koştu
Terasta oynayan Çiğdem elinden kaçan uçurtmayı yakalamaya çalışırken...
Paralarını alamayan eczacılar feryat ediyor
Paralarını alamayan eczacılar feryat ediyor
Ödemelerde gecikme yaşandığını kabul etmeyen sosyal güvelik...
Ağabeyi Emine Hanım'ı anlattı
Ağabeyi Emine Hanım'ı anlattı
Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın ağabeyi Ali Gülbaran, kız...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.