|
|
|
|
|
|
Üzgünüm Leyla
Cihangir'de açılmış, pek de güzelmiş... Leyla da Leyla. Geçen hafta sonu gazetelerinde yazmayan yok. Neymiş şu Leyla? Hani Deniz Türkali'nin mekanı... İlk randevuya gider gibiyim. Bir heyecan bir heyecan. E sevdiğim yazarlar ballandırdılar ya. Neyse, tam köşeye kurulmuş Leyla. Hava biraz yağmurlu, yine de içerisi de dışarısı da dolu. Bara geçtik, sıra bekliyoruz. Yani beklediğimizi tahmin ediyoruz. Çünkü boşalan masalara yer gösteren yok. Amaannn Ayşe, Leyla işte mızmızlanmayı bırak. Az sonra Mecnun olacaksın. On dakika, on beş dakika... Sigara içip sohbet ediyoruz. Yirmi dakika oldu arz-ı endam edeli. "Ne içersiniz?" diye soran yok. Belki de bu tip mekanları diğer halka açık yerlerle kıyaslamak yanlış. Belki de Cihangirlilik gerekli. Yani mahallelinin yeridir Leyla. Herkesin birbirini tanıması kilittir. Garson lazım değildir. İsteyen işini görür misali. Ama gazetelerde bangır bangır çıkmadı mı? O zaman benim dışarıdan buyurup, tatmin ayrılma hakkım baki değil mi? Aslında Leyla bir avuç insanın evinin salonu gibi. Yabancıya "Sayın müşteri lütfen rahatsız etmeyiniz!. Hatta mümkünse sağdan ikileyiniz" durumu söz konusu. Kısaca üzgünüm Leyla...
|
|
|
|
|
|
|
|
|