kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Atina 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Emekli olana çok kızıyorum
Emekli olana çok kızıyorum
Kimbilir ne canlar yaktınız?

Emekli olana çok kızıyorum


Refet Angın Cumhuriyet'in ilk kadın öğretmenlerinden. Bugün 90 yaşında olan Angın hâlâ haftanın beş günü İstanbul İl Eğitim Müdürlüğü'ndeki görevini sürdürüyor.

Refet Angın Cumhuriyet tarihinin kadın öğretmenlerinden. Henüz ilkokul beşinci sınıftayken Atatürk'le tanışmış. Ata'nın isteği üzerine tarih öğretmeni olan Angın önce Gelibolu sırasıyla Biga, Bursa, Antakya, Antep ve Balıkesir şehirlerinde çeşitli okullarda çalışmış. Ankara Deneme Lisesi'nin kurucularından olan Angın 1981 yılında "Yılın Öğretmeni" seçilmiş ve aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı Müşavirliği görevine getirilmiş. Okullardaki müfredat değişikliklerini konuştuğumuz şu günlerde aslında Angın 1936 yılından beri bütün müfredatları tanıyan ve eksikliklerini herkesten iyi bilen bir isim. Hala faal olarak çalıştığını öğrenince şaşırıyorum. Sahi mi? Bu yaşta mı?

EMEKLİLİK YOK
Cağaloğlu'ndaki İstanbul İl Eğitim Müdürlüğü'nün kapısında Refet Angın'ın odasını soruyorum. Birinci kattaymış. Hızlı adımlarla merdivenleri tırmanıyorum, başımı uzattığım ilk oda onunki. 90 yaşındaki bu küçük kadın, kocaman çalışma masasının arkasından gülümsüyor. Her yer dosya ve kitap dolu. Ne diyeceğimi bilemiyor, elini öpüyorum. Nasıl hazırlanmış, nasıl süslenmiş. Tayyöründen yakasına taktığı iğneye kadar nasıl şık anlatamam. İlkönce havadan sudan bahsetmeye başlıyoruz. Nasıl diyorum nasıl bu yaşta hala her gün işe gelip gidiyorsunuz? Yorulmuyor musunuz? yorulmuyormuş. Yorulanlara da çok kızıyormuş. Hatta "Emekliliğim geldi, 20 yılı devirdik" cümlesini kullanan bütün öğretmenlerin hemen emekli edilmesinden yana. Niye mi? Çünkü emekliliği düşünen öğretmen işini sevmiyor demektir de ondan. "Peki sırrınız nedir?" diye soruyorum. Yani kendinize nasıl bakıyorsunuz? Elini elimin üzerine koyup başlıyor anlatmaya "Sabahları yedide kalkarım. Öyle saat falan da kurmam. Sonra kahvaltımı hazırlarım. Ama önemli bir özelliğim vardır benim hiçbir masayı yalap şap kurmam. Çatalım bıçağım, demlikteki çayım, her şey usulüne göre olmalıdır. İnsanın sofrası kendisine olan saygısı gösterir. Bir buçuk dilim kızarmış tost ekmeği, tuzu alınmış beyaz peynir ve domates... Hepsi bu. Sonra bütün dağınıklığı toplar yerleştirir ondan sonra evden çıkarım" Sabah ne giyileceği, evrak çantasına nelerin konulacağı hep bir gün önceden... Sekiz buçukta kendi deyimiyle devletin tahsis ettiği araba geliyormuş Angın'ı evinden almaya. Yemeklerini kendi yapıyor, çamaşırını bulaşığını hep kendi yıkıyor. Ya temizlik? "Temizlik için bir yardımcım var ona yetişmem mümkün değil" diyor Angın gülümseyerek. Refet Angın yaklaşık 70 yıldır öğretiyor. Şimdilerde her yıl çıkardığı "Cumhuriyet'e Işık Veren Öğretmenler" kataloğunun bu yılki çalışmalarıyla meşgul. Bir taraftan da durum müsait olmayan öğrencilere burs bulmaya çalışıyor. Angın ile eğitim sistemimizdeki eksiklikleri, yeni müfredatı ve 90 yıllık hayat serüvenini konuştuk.

Müfredat değişikliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
İlk önce ben o çalışmalara katılamadım çok üzgünüm. Gazetede detayları okuduğum zaman kendi kendime dedim ki "Benim yaşımda hem iş yapan hem de kafası işleyen adam bulmak zor. Acaba ben burada kendi bünyelerinde çalışırken niye benden faydalanmadılar? 1936 yılından bu yana bütün müfredatları bilirim. Eksikleri nelerdir yanlışları var mıdır? Herhalde yaşımdan ötürü diye düşündüler. Oysa ben çok yerde konferanslar veriyorum. Katıldığım toplantılarda eksiklerimizi anlatıyorum. İsterdim ki Sayın Milli Eğitim Bakanı da bu bilgilerimden faydalansın.

BİLGİ YIĞIYORUZ
Sizce var olan müfredatın en büyük eksiği ya da yanlışı nedir?
Öncelikle ezbere dayalı olması yanlıştır. Tabii öğretmenlerin de bundaki etkisi büyük. Örneğin ben Avusturya Savaşı'nın sebepleri anlatırken kuru kuruya herkese ezberlettirirsem sonunda hiç kimse bir şey hatırlamaz. Önemli olan sebep sonuç ilişkilerini çocukların anlayabileceği şekilde hikayeleştirerek anlatmaktır.

Peki başka?
Bir de çocuklara fazla bilgi veriyoruz. Örneğin Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu çocuk önce ilkokulda öğreniyor, iki yıl sonra tekrar öğreniyor, ardından lisede tekrar öğreniyor. Bitti zannetmeyin, aynı dalda bir şey yapmaya karar verirse üniversitede bir daha öğreniyor. Ne gerek var böyle tekrara? Zaten ilkokuldaki çocuğun Osmanlı Devleti'nin kuruluş öyküsün anlamasına imkan yok. Parçala o zaman bilgileri daha küçük yaşta anlayabileceği bilgileri önce ver, sonra eklenerek devam etsin.

Tabii bütün bunların mükemmel yürüyebilmesi için en önemli faktör öğretmenler.
Tabii ki. Geçenlerde Bolu'da bir konferans verdim. Orada bir öğretmenle tanıştım. Bana "Çok şükür emekli olmak üzereyim, yirmi yılımı devirdim"
dedi. Ben de "Sen hemen müracaatını yap ben de uğraşayım seni hemen emekli edelim, sen işini sevmiyorsun çalışman iyi bir şey değil" dedim. Öğretmen dediğin işini sevecek, öğrencinin karşısına temiz pak, iyi giyinerek çıkacak. İşinden ötürü söylenmeyecek.

Öğretmenlerin ne kadar kazandığı ortada ama...
Ben ilk öğretmen olduğum zaman hiç de parlak kazanmıyordum. Kıt kanaat geçiniyorduk. Yine de mesleğimize saygımız büyüktü. Yine iyi kazanmıyorum ama çocuklara yardım ediyorum, bir taraftan çalışıyorum, konferanslar verip, çeşitli toplantılara katılıyorum. Bu yaşta bile söylenmiyorum durumumdan.

'HELAL OLSUN' DEDİ
Cumhuriyet'in 81. yılındayız ama yine okuma yazma oranlarından bahsediyoruz. Okuma yazma bilmeyenlerin çoğunu da kadınlar oluşturuyor.
Size annemi anlatmak istiyorum. Gelibolu'ya tatile gittiğim zamanların birinde Atatürk'ün kadınlar için söylediklerini anlatmıştım. "İyi bir anne, kadın olacaksın, yemek pişirmesini, bulaşık yıkamasını bileceksin ama en önemlisi ilkönce okuyacaksın diyordu Atatürk. Annem çok etkilendi ve millet mekteplerine gitmeye başladı. Yeni harfler çıktı ya, onları öğrenecek. Bir gün heyecanından yemeği ateşte unutmuş ve yakmış. Babam da komiser, sert haşin. Annem beni bıraktı dedi ki aman babanı yumuşat, yemeğin yandığını anlat. Ben başladım babamı kapıda beklemeye. Sonra da olanı biteni anlattım. Babam "Helal olsun" dedi. "Gitsin okumayı öğrensin, önemli değil, yemek nasılsa bir kez daha yapılır." Okuma işi bilinç işidir, zorla hiçbir şey olmaz insanın içinden gelmesi lazım. O yüzden de kadınlara neden okumaları gerektiğini anlatmamız şart.

Babalar kızlarını okula
göndermiyorlar. Aslında onların ikna edilmesi gerekmiyor mu? Bir de başörtüsü meselesi var gündemde.
Başörtüsünü asla kabul etmiyorum. Atatürk'ün dediği gibi Türk kadını madem dünyaya medeniyet hocalığı yapacak o zaman o kendine en uygun şekli verecektir. Bazıları başörtüsünü evden kurtulmak, okumak için kullandığını söylüyor. O da olabilir ama rüştünü ispat eden kadının bir daha durup düşünmesi gerekiyor.

PERŞEMBE İÇKİ YOK
Lider eşlerini nasıl buluyorsunuz?
Meclis Başkanı'nın eşi Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu'ndan mezun. Ben orada idarecilik yaptım. Geçtiğimiz günlerde birkaç kez bir araya geldik. Bir defasında benim yaptığım konuşmalardan çok etkilenmiş, gelip elimi öptü. Dayanamadım "Niye başın örtülü?" diye sordum. "Niye öğretmenlik yapmıyorsun?" Evlendikten sonra böyle oldu" diye cevap verdi. "Şimdi ise vazgeçemiyorum" dedi. Ben buna üzülüyorum işte. Keşke başını açabilse ve gidip öğrencilere bir şeyler öğretse. Ben görüştüğüm bütün lider eşlerine aynı soruyu sordum ve hep aynı cevabı aldım. Babam hafız komiserdi, annem namazını kılar, orucunu tutardı. Örneğin bana, kıyamet kopsa perşembe günü içki içiremezsiniz. Ama başka günler soframı hazırlar, biramı koyarım. Başım açık, içki de içerim ama inancımdan da asla feragat etmem.
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Hande'nin evliliğini 24 saatte bitiren yasa
 Yeni başlıyorum sırada Dünya Şampiyonası var
 Hayat onu, o da hayatı çok sevdi
 Şampiyon İstanbul'da okuyacak
 Şarapçı köyün son 'şarapçısı'
UMUR TALU
Malın olacak ki...
Bilinir.
Ege ve Akdeniz...
Fitil yine ateşlendi
Geçici meclisi seçmek için toplanan liderler konferansı,bombalı...
Charley, 15 milyar dolar 'hortumladı'
Küba'dan sonra ABD'nin Florida sahillerini de vuran 'Charley,'...
Mutluluğun kilosu: 56
Mutluluğun kilosu: 56
Küçük Dev Adam Halil Mutlu, toplamdaki 295 kiloluk derecesiyle üst...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.