kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Gulse Birsel @ SABAH
 

Güzellik sırlarımı halka açıyorum!

Sağolsunlar beni de aradılar. "Sevgili Sezen"le (ama o bizim Günaydın'daki "Sevgili Sezen", Sezen Aksu değil yani!) karşılıklı röportaj yaptık! Yayınlandığında baktım ki, efendi efendi cevaplar vermişim. İnsanın bazı şeyler aklına sonradan geliyor. Öyle detaylar var ki geçmişime gömdüğüm, güzellik sırrı değil, daha ziyade "gardıroptaki iskeletler" olarak nitelenebilir gavur tabiriyle. Utanç verici anılar yani! Yirmili yaşların ortalarından itibaren şık şık moda ve kadın dergilerine editör olduğum için, bu işleri ister istemez öğrendik. Güzellik ve bakımla ilgili olarak öğrendiğim en önemli kural şudur: Çok oynama, bozarsın! Yani iki günde bir cilt bakımına şuna buna gitmeler, ağır peeling'ler, elli çeşit kremi üst üste kullanmak, kafayı göz çevresine falan takmak, bir nevi "cilt anoreksiyası"na dönüyor zaman içinde! Bakımda aşırıya kaçmayacaksın. 20 yaşında kızların dudak silikonu taktırmalarından, oraya buraya enjeksiyon yaptırmalarından da, bu dersi alabiliriz! Bizim o yaşlardaki güzellik tecrübelerimiz daha bilinçsizdi tabii. Estetikler, iğneler falan zaten söz konusu değildi henüz. Şimdi 20 yaşındaki resimlerime bakıyorum, şu anki halimden daha büyük gösteriyormuşum! O zamanların en önemli unsuru yanık görünmekti. İşin kötüsü bronzlaştırıcı kremler havuçtan yapıldığı için turuncuya bakan bir sarı yapardı insanı. Solaryumlar bu kadar gelişmemişti, kara sarı bir renk verirdi. O günlerin en vazgeçilmez malzemesi "Terra Cotta" adındaki, şimdilerde hala kullanılan bir pudranın orijinal versiyonuydu. Terracotta'sız çıkılmazdı! Bizim makyajdan anladığımız buydu 20 yaşında... Malzemeler: Ben, terracotta, büyük bir fırça. Ondan sonra boya boyayabildiğin kadar! Ne zaman ki yüz, bakır kaplama kıvamını aldı, olmuş demektir! Dudağına da kahverengi ruj kalemi çerçevesi içinde sedefli parlatıcı... Süper! 20 iken, birden oldun 35! 90'lı yılların başında kozmetik endüstrisi de bu kadar gelişmemiş miydi acaba? Ya da daha az kadın dergisi vardı, ne bileyim. Ev yapımı reçeteler denerdik ara sıra. "Saça badem yağı maskesi" bunların önde geleniydi. Saçının pırıl pırıl parlaması, ahenkle dans etmesi hayalleriyle, ılık badem yağıyla saçını kaplarsın. Vıcık vıcık! Artık ne kadar öyle oturabilirsen, o kadar iyi. Kimisi saçına duş bonesi geçirip, gece de öyle yatardı! Ertesi sabah üç yıkama, beş yıkama, artık Allah ne verdiyse... Yine de saç hafiften yağlı kaldığı gibi, badem yağının herhangi bir mucizesini de görmüş değilim! Ne kendimde, ne başkasında! Yine de ikide bir birbirimizi dolduruşa getirip badem yağı yapardık. Bu işlem, bazı diğer saç bakımlarının yanında masum kalırdı tabii. Özellikle koku itibariyle. Hiç unutmuyorum, önemli bir parti öncesi, kuaförüm, o günlerde belime kadar gelen saçlarımın ışıl ışıl yanacağını vaat ederek bir bakım yaptı. Maalesef yumurtalı! Kaç kere yıkadık hatırlamıyorum ama sanki yıkadıkça kokuyordu saç! Sadece partide buram buram yumurta koktuğum için popülaritem azalmakla kalmadı, müteakip üç gün, yürüyen omlet olarak yaşadım! Yüze sürülen zeytinyağı-bal karışımlarının, Nivea kremlerin yaptığı sivilcelerden mi bahsetsem, dilim salatalık maskelerinden, batırma çay kompreslerinden mi, yoksa güneşte daha iyi yanmak için kullandığımız koladan, kakao yağına, binbir türlü ev reçetesinden mi? Bunların ardından birçok profesyonel ve gelişmiş ürünle dolu dergicilik yıllarım geldi. 30'lu yaşlara geldiğimde ise, şu noktadayım sevgili güzelliğine düşkün okurlarım: Bırakın dağınık kalsın!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Bayram gelmiş neyime?   / 14-11-2004
 'Oha falan olma' tartışmasına son nokta!   / 13-11-2004
 Nişantaşı terörü!   / 07-11-2004
 Kadının yemek derdi!   / 06-11-2004
 Nişantaşı yaşanır paylaşılmaz efenim!   / 31-10-2004
 Zeka ne işe yarar?   / 30-10-2004
 Ayşegül Kitap Fuarı'nda!   / 24-10-2004
 Sağ gözüm sağlığa sol gözüm varlığa!   / 23-10-2004
 Bu yazı bir sette yazılıyor!   / 17-10-2004
 Akademi Ödülleri'ni protesto ediyoruz!   / 16-10-2004
GÜLSE BİRSEL
Güzellik sırlarımı halka açıyorum!
Sağolsunlar beni de...
AYŞE TÜTER
Misketli makarna
Makarnayı tuzlu bol suda arzu ettiğiniz...
Ömrü boyunca diyet yapacak
Ömrü boyunca diyet yapacak
Doğuştan 'Fenilketonüri' hastası olan 3 yaşındaki Tansu; et, süt,...
'Koşan adam' artık bir melek!
'Koşan adam' artık bir melek!
'Her Gece' isimli şarkıya çektiği kliple bir gecede meşhur olan ve...
Hislerim beni yanıltmadı
Hislerim beni yanıltmadı
atv'nin izlenme rekorları kıran dizisi 'Aliye'de 'terk edilen koca'yı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.