Bir bardak suda G.O.R.A.!
Türkiye'de genel havayı nasıl tanımlamalı? İyimser mi? Yani herkes geleceğinden "umutvar" mı? Yani, herkes, yarının bugünden daha iyi olacağına kesinkes inanıyor mu? Yani işsiz gençliğin iş bulma ihtimali yüksek mi? Yani o dersten bu derse koşuşturan öğrenci gençliğin, okul faslı bitince istediği işi yapma olasılığı güçlü mü? Yani herhangi bir işe kapağı attığında, hayallerini gerçekleştirme imkânı olabilecek mi? Yani... Aslında... Hayalleri var mı? Yani... Aslında... Herkes, hâlâ hayal kurabiliyor mu? Yani... Aslında... Herkes, hâlâ doya doya gülebiliyor mu? Durup dururken... Günün içinde... Sıradan olaylara... Gülebiliyor mu? Vesaire... Vesaire...
*** Bu konuda yapılmış sayısız anketler var... Hepsinden de benzer sonuçlar çıkıyor genellikle... Gerçek olan şey şu: Beş yıl önceye giderek bakarsanız, yapılan anketlerde, geleceğe kötümser bakanların oranı "vehamet" derecesinde yüksek... Beş yıl sonra yapılan anketlerde oran düşmüş görünüyor. Ama hâlâ; kötümserler, iyimserlerin "atbaşı" değil, "atboyu" önünde. Daha doğru bir tanımlamayla kötümserlik, iyimserliğe hala fark atıyor. Geleceğe ilişkin iyimserliğin az da olsa artmasında, ülkede yakalanan "krizsiz-savaşsız-felaketsiz" istikrar dönemi kadar, Avrupa Birliği ile beklentilerin de önemli etken olduğu görülüyor. Ancak, özellikle "genç" kuşaklar içinde önemli bir kesimin de Avrupa Birliği'ne "olumsuz" baktığı ve "müzakere süreci" yaklaştıkça, içlerindeki kötümserliği körüklediği görülüyor.
*** Türkiye'yi kuşatan coğrafyanın da çok fazla üzerinde durulmuyor görünse derahatsızlık, kaygı ve korku yarattığı görülüyor. Sınırınızdan yüz kilometre ötede eşi görülmemiş bir "şiddet ve dehşet" yaşanırken, hiçbir şey olmamış ve hiçbir şey olmayacakmış gibi yaşamak mümkün olabilir mi? Olamıyor zaten...
*** Şiddet, o kadar uzakta da değil aslında. Şiddet, yaşadığımız şehirlerin sokaklarında. Sevinmeye geldiğimiz maçların statlarında... Futbolu sevenlerin boynu bükük kaç zamandır... Unutulmuş görünse de unutulmayacak heveslerin bağrındaki bıçak yarası! Ne tuhaf değil mi? Böyle bir iklimde birileri çıkıp bir delilik yapıyor: İnsanları güldürmeye çalışıyor... İşte geldik yazının başlığına. Ne tuhaf... Sizi bu kasvetli iklimde güldürmekten başka niyet ve kasıtları olmayan adamlar neredeyse idam sehpasında. Bir bardak suda fırtına, bir bardak suda bora, bir bardak suda gora... Dünyanın hiçbir ülkesinde "komik" bir film için bu kadar "ciddi" yazı yazıldığı görülmemiştir. Hakikaten görülmemiştir yani... Halbuki adam, söz veriyor ısrarla... Diyor ki: "Benim uzaylıyla bire bir sevişen arkadaşım var. Ben size onu da getiricem. Onu da getiricem!" Sanki her gün, her saat uzaylıyla sevişen adamlar dolaşıyor ortalıkta... Merak etmiyor musunuz hiç? Gidip baksanıza... Kahkaha atsanıza... Deli misiniz siz?
|