| |
|
|
Taslağı anlayan beri gelsin
Politikacıları anlamak zor. Örneğin Başbakan Erdoğan'ın 17 Aralık zirvesinin taslak bildirisindeki Türkiye'nin Rum Kesimi'ni tanımasına ilişkin şartına tepki göstermesini de anlamak zor. Çünkü taslaktaki bu ifade, Türkiye için müzakerelerin başlaması için bir ön şartı ifade etmiyor ki. Müzakere başlamadan Gümrük Birliği'nin Kıbrıs Rumları için geçerli olduğunu kabul ettiğimize göre, müzakere sürecinde üyeliğe yaklaşırken, AB'nin diğer üyesi Kıbrıs'ı tanımamamız mümkün olabilir mi? CHP Genel Başkanı Baykal'ı anlamak ise imkansız. Bir yandan "CHP Genel Başkanlık koltuğu Atatürk'ün" deyip duruyor. O Atatürk ki, Türkiye ile dış dünyanın uzlaşması uğruna, Lozan'da Kıbrıs'tan, Batı Trakya'dan, Kerkük'ten, Musul'dan vazgeçmiş. Batılılığa uyum için bir gecede alfabeyi değiştirmiş, Medeni Kanun'u müzakeresiz kabul ettirmiş. Şimdi onun koltuğunda oturan Baykal, AB ile Türkiye ilişkilerinin düğüm noktasında, Kıbrıs'ı bir engel olarak ileri sürmeye çalışıyor. Sanki "Kıbrıs Fatihi Ecevit"ten daha ileri olabilirmiş zannediyor kendisini. Açıkçası, bıktırıcı ve can sıkıcı bir süreç içindeyiz. Şu 17 Aralık bir geçse de rahatlasa herkes.
|