kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Soli Ozel @ SABAH
 

Son perde

Sinir bozucu boyutları da olsa aslında hayli ilginç bir diplomatik muharebeye tanık oluyoruz. Bunun tarafları yalnızca AB, AB üyeleri, Türkiye de değil. Her aktörün içindeki muhalif ve muvaffıklar da gelişmelere katkıda bulunuyor. Geniş bir perspektifle bakıldığında bir tür oyunun sonuna gelindi. 1999'da Helsinki'de Türkiye'ye aday statüsü verildiğinde belli ki oradaki siyasetçilerin çoğu Türkiye'nin bu işin altından kalkamayacağına hükmetmişti. Haksız da değildiler. Türkiye'yi içine kapamak isteyen, imtiyazlarını milliyetçi sloganların ardına saklanarak korumaya azmetmiş olanlar hala güçlüydü.

Tanıma meselesi...

Toplumun taleplerini umursamayan, AB sürecinin Türkiye'de yaratacağı siyasi özgürleşmeden, devlet-toplum ilişkilerine getireceği demokratikleşmeden hazzetmeyenler bu süreci engellemeye baş koymuştu. Depremin ülkedeki içe kapanmışlığı kırması, ardından ekonomik krizin yöneticilerin itibarını iki paralık ederek meşruiyetlerini eritmesi direnci kırdı.
AB sürecinden de yararlanan Türkiye'deki ilerici çevreler, ülkenin kabuğunu kırmasını, çağdaş uygarlık normlarına uygun hale gelmesini sağlayacak atılımların yapılmasına destek verdi. Ülkedekilerin refah üretebilmesi ve bunu daha hakça paylaşabilmesi için sürecin yararlı olduğuna kamuoyu hükmetti. AKP'nin bu süreçten yararlanacak olması gündemi cesaretle uygulamasını sağladı.
AB muhalifleri Kıbrıs konusunda kamuoyunu aldatıp, Türkiye'nin çıkarlarına aykırı siyaset izletti. Her şeyi herkesten iyi bildiklerini iddia edenler, Rumlar'ın sıkıntılarını bilenleri dinlemedi. Rauf Denktaş'ın Lahey'de Annan planını reddetmesine destek verdiler. Sonra da bunun sonuçlarıyla ilgili olarak pişkince yalan söylediler. Halbuki o gün referandum yapılsa Rumlar belki de
(hatta muhtemelen) gene hayır diyecek ve AB üyesi olamayacaklardı. Evet deselerdi o zaman da Kıbrıs Türkleri AB içinde olacaktı. Bugün tanıma meselesiyle uğraşılmayacaktı.
Basına sızdırılan taslak, aslında 1999'da Türkiye'nin kolay hareket etmeyeceğini varsayanların hesaplarının boşa çıktığını gösteriyor. Türkiye büyük bir hızla en azından kağıt üstünde kendi üzerine düşenleri yaptı. Bundan sonra yeni bir Türkiye anlayışını sindirmesi ve hayli zorlu sürecek, can yakacak bir sürece hazırlanması gerekiyor. Kızıltepe'de öldürülen Ahmet Kaymaz ve 12 yaşındaki oğlu Uğur Kaymaz'ın davalarının örtbas edilmemesi ve hukuka uygun çözülmesi de bu sürecin bir parçasıdır.
AB üyesi ülkelerin bir kısmında Türkiye, Türkler ve Müslümanlık aleyhindeki derin bilinçaltı da bu süreçte ortaya çıktı. Bu doğru. Ancak aynı süreç Türkiye'ye yandaş olanları da hareketlendirdi. Bir zamanlar Türkiye'ye en çok sıkıntı yaşatan kurum olan Avrupa Parlamentosu'nun Dış İlişkiler Komisyonu hazırladığı raporda Türkiye için özel statü seçeneğini reddetti. Uzun sürecek müzakerelerin üyelik için yapılacağını vurguladı.

AB'nin kader tarihi

Bu bağlamda Türkiye'nin üyeliğine militanca karşı çıkan Giscard d'Estaing'in Financial Times gazetesindeki yazısı Türkiye karşıtlarının duruşu açısından hazin bir belgeydi. Yazıda sergilenen entelektüel acz, bir tükenmişliği simgeliyordu. İkna edici olamıyordu.
Taslak aslında Türkiye'nin yolun sonuna geldiğini gösteriyor. 17 Aralık Türkiye'den daha çok AB'nin kader tarihi olacak. Bu aşamada Türkiye'yi red veya rencide edecek bir kararın AB'ye vereceği hasar da yüksektir. Sonuçta kabul edilemeyecek belki de tek konu özel statüdür. Bunu nihai karara sokmayan bir ifade tarzı Türkiye'nin müzakerelere başlamayı kabul etmesini sağlayacaktır.
Bu aşamada marifet, stratejik hedefi gözden kaçırmayıp, sinirleri sağlam tutarak hedefe ilerlemek için gerekenleri yapmaktadır.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Bir efsanenin eriyişi   / 28-11-2004
 Panorama   / 21-11-2004
 Yol hâlâ çok uzun ve engebeli   / 14-11-2004
 İhtiyar adam   / 11-11-2004
 Rehavet   / 07-11-2004
 Komadan çıktı   / 04-11-2004
 Güle güle diyebilmek   / 31-10-2004
 Gazze'den barış çıkarmak için...   / 28-10-2004
 İki arada bir derede   / 24-10-2004
 Körlerin yürüyüşü: Fransa   / 21-10-2004
SOLİ ÖZEL
Son perde
Sinir bozucu boyutları da olsa aslında hayli...
UEFA kupası'nı isteyen parma-k kaldırsın: 1-1
UEFA kupası'nı isteyen parma-k kaldırsın: 1-1
Beşiktaş ayağına kadar gelen fırsatı tepti... 30’da Okan Buruk ile...
Buz gibi penaltı
Buz gibi penaltı
Bitime 4 dakika kala Pancu, ceza alanında düşürüldü. Hakem faulü...
'Ekümenik' sıfatı tartışması yeniden
'Ekümenik' sıfatı tartışması yeniden
Avrupa Birliği'yle 17 Aralık dönemeci öncesinde Washington ile Ankara...
Kızıltepe tespiti: Çatışma olmamış
TBMM İnsan Hakları Komisyonu adına inceleme yapan CHP'li Güler,...
'Mistik oluşum' tanımı dünyevi kriz yarattı!
Milli Eğitim Bakanlığı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarına ilk...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu