|
|
|
|
Sultanahmet'te poşet çay hiç olur mu?
Tüm hafta sabahtan akşama kadar çalışıyorsunuz. Kendinize zaman ayırabileceğiniz bir haftasonunuz var. Ben de haftayı en keyifli şekilde nasıl geçirebileceğinize yardımcı olmak istiyorum. Maaşlı olarak bir kuruma bağlı çalışmayı bir süre önce bıraktığım için sizin adınıza gezip, görüp, inceleyip hepimize güzel programlar yapacağım. Bir kahve içimlik bu köşede önce kahve yazısıyla başlayalım o zaman... Ben sigara içmem, fazla alkol almam. Yemeklerde şarap, gece çıktığımda da hafif olmasından dolayı Mohito içerim. Mohito da bir nevi soğuk nane-limon aslında... Bacardi, limon suyu, esmer şeker, soda, nane yaprakları ve bol buzdan oluşan bir içki. İçeceklerde de kafeinsiz olanları tercih ediyorum. Kola ve kahve pek içmem. Yanlış anlamayın. Yediğim içtiğim konusunda kendimi sıkıntıya sokmam. Çok şükür kilo alma gibi bir derdim hayatım boyunca olmadı. Sağlıklı beslenme sadece bir yaşam biçimi oldu. Gelin görün ki, son zamanlarda kahve içmekten zevk alır oldum... Türk kahvesinin tadı hâlâ acı gelir ama fal baktırmak icap ederse geleceğimi öğrenmenin hatırına içiyorum! Bütün kahve falı bakanlar sanki ağız birliği yapmış; bana hep başarıdan, kariyerden söz ediyorlar. Aşk konusu hep ikinci planda. O da kısacık bir şekilde "sürpriz bir aşk ve hemen evlilik" diye geçiştiriliyor. Eh, biz de sürprimizi bekliyoruz...
FAL MERAKLISI ÇOK Arkadaşlarım beni Beyoğlu'nda kahve falı bakılan bir yere götürmüşlerdi. Cafe Dez-Anj ya da diğer ismiyle Melekler Kahvesi, Beyoğlu'nun arka sokaklarında küçük, şirin bir yer. 6 milyon TL ödeyip bir Türk kahvesi içiyorsunuz. Şansınıza kim çıkarsa o genç size fal bakıyor. Ne kadar meraklısı var, şaşarsınız. Beyoğlu'nda bu trend başlayalı birçok benzer mekan açıldı. Fal bakan gençlerin beyinleri bütün gün ona buna geçmişini, geleceğini anlatmaktan yorulmuyor mu? İşleri zor valla... Uluslararası markalar ülkemizde hizmet vermeye başlayalı çeşit çeşit kahveleri de öğrendik. Çay ve kahve arasında bir rekabet baş gösterdi. Oysa dünya sıralamasında çay tüketiminde ilk 10'da yer alıyoruz. Kahve alışkanlığı olmayan bendenizi baştan çıkaran da işte bu uluslararası markalar oldu. Aromalı, kremalı, o enfes kokulu tatların arasında nezih bir dekorasyonda vakit geçirmek çok keyifli... Benim favorim, hem Starbucks'da hem de Gloria Jeans'de, karamelli macchiato... Üzerine krema istediğinizde fazladan ücret talep etmeleri hoş olmasa da tadına bayılıyorum. Zaten bu kahvelere mekanın atmosferi, adı ve markasının hatırına astronomik(!) fiyatlarda ödeme yapıyorsunuz. Kahve bahane, mekan şahane! Akmerkez'deki Starbucks'ta öğle saatlerinde takım elbiseli genç iş adamlarını, özellikle borsacıları görmeniz mümkün. Öğle yemeği sonrası günün son IMKB dedikodularını kaçırmak istemiyorsanız burada bir kahve için derim. Ayrıca Nişantaşı Panini ve Ankara'daki Kuki House'ın kahveleri de harika...
KAHVE TUTKUDUR Dönelim kahve ile çayın çatışmasına... Gazetemiz eski yazarlarından milletvekili Ömer Çelik, yaz aylarında kaleme aldığı bir yazısında "kahve, 'tutku ve isyandır', çay ise 'alışkanlık..." diye 'kahve' ve 'çay' arasındaki çelişkiye kendi noktasını koymuştu. Pakize Suda da "çayla kahvenin durumu, rakıyla şarap misali" gibi bir benzetme yapmıştı. Durum böyle olunca çay ve kahve arasındaki rekabeti bir adım öteye götürmek gerekebilir. Kahve dükkanlarına karşın çay mekânları açılabilir. Renkli renkli poşet çaylar değil bahsettiğim; doğal, demlenmiş aromalı çaylar... Geçenlerde Sultanahmet, Four Seasons'da öğle yemeğinin ardından otelin çaprazındaki Seven Hills Hotel'in terasına çıkıldı. Büyük bir hevesle Sultanahmet Camii manzaralı bu ortamda Türk geleneklerine uygun olarak güzel bir demli çay içelim dedik. Heyecanla terasa çıktık. 3 çay söyledik. 2 açık, bir demli. O da ne! Garson "Poşet çay veriyoruz" demesin mi? Şaka mı bu? Bu kadar yabancı turistin gelip gittiği göz nurumuz Sultanahmet'te, sen kalk dünyanın her yerinde kolayca bulunan poşet çay ikram et! Olacak iş değil! Sonra "neden buralara yerli turist de gelmiyor, bu bölge neden gelişmiyor?" deniliyor. En iyi hizmeti vermezsen, en iyi "doğal" ürünleri vermezsen, gelişebilir misin?
ECE VAHAPOĞLU
|
|
|
|
|
|
|
|
|