Eski ama iyi haber!
"ABD yetkilileri, seçime karşı yürütülen terörist kampanyaya rağmen seçime katılımın ulaştığı oranı büyük sürpriz olarak sevinçle karşıladılar. Kayıtlı seçmenlerin yüzde 83'ü dün sandıklara gitti. Birçok seçmen teröristlerin tehdidine rağmen riski göze aldı. Başarıyla geçmiş bir seçim, ABD Başkanı'nın bu ülkede anayasal sürecin gelişmesini teşvik eden politikalarında bir köşe taşıydı. Bu oran, son ABD başkanlık seçimindeki yüzde 62 katılımı bile aştı."
Yukarıda, ABD'nin müdahil olduğu bir ülkede yapılan seçimlere dair "sevindirici" haberi dinlediniz. "Teröristlere rağmen" sandığa giden bir halkın cesaretine hayran kaldınız... Azgelişmiş bir ülkede demokrasinin gelişmesi yolundaki bu büyük adıma şapka çıkarttınız. Bugün olduğu gibi. Çünkü, "yukarıdaki haber" epey eski bir gün, epey geride kalmış bir dündü. (Dün Yeni Şafak'ta Fehmi Koru da bunu aktarmıştı; ben daha da çok bilinsin diye tekrarladım. Gerçi o, "İsteyen bu habere 4 dolar karşılığında ulaşır" demişti; ekleyeyim, o kadar çok yerde anıldı ki, bedava da ulaşılıyor.) "Teröristler" Vietkong gerillaları... Seçime katılanlar Güney Vietnam halkı... ABD Başkanı Johnson'du. Yıl 1967, günlerden 4 Eylül'dü; bu haberi manşetinden veren New York Times'tı. "Irak seçimlerine yüksek (yüzde 60'ın biraz altı) katılım sevinci"nden sonra ABD'de yukarıdaki haber hortladı. Belki, orada can veren binlerce Amerikan askeri ve yüz binlerce Vietnamlı da. Çünkü, o "sevinçli haber"den sonra, işgal ve direniş 8 yıl kadar daha sürmüş, o gün seçmen olanların bir kısmı ile bu haberi sevinçle karşılayan Amerikalı askerlerin bir bölümü daha ölmüştü.
Tabii; böyle olmasın, bugün daha çok Iraklı da, daha fazla Amerikalı da ölmesin. Ama olacak, ama ölecek. İşgalci öldürecek, işgalci öldürülecek. İşgal edilenler birbirini öldürecek. Çünkü, ABD seçime katılıp adayları bilmeden etnik milli kümelenmeler halinde oy verenlerin işgali de onayladığını sanıyor yahut öyle sunuyor. Oysa, belki Kürtler hariç, yıllarca Sünni azınlık tarafından yönetilip kırıldıktan sonra, bu seçime sarılan Şiilerin çoğunun işgale onay verdiği filan yok. Seçime pek katılmayan Sünnilerin ise işgale onay bir yana, Şii çoğunluğun hakimiyeti altında ezilme tehdidini ne kadar "demokratik olgunluk"la karşılayacağı şüpheli. Tarihi açıdan en acısı ise, iki ülkede kimilerinin "demokrasi ve bağımsızlık" açısından durumu.
Birincisi, işgal altında, bağımsızlıktan yoksun bir halkın "demokrasiye geçtiği"ni cilalayan Amerikalıların durumu. Yani, kendi demokrasilerini, sömürgeci işgalci İngilizlerle savaştıktan sonra kurmuş olanlarınki. Diğerleri, buradakiler. İşgale itirazı olmayıp "biz niye katılmadık" diye babalananlar. "Bağımsızlık" olmadan, işgalcinin kurallarıyla yapılmış bir seçimi "tam manasıyla olmasa da" diyerek yine de "demokrasi" kavramı ile taçlandırmak için, insanın bu kavramdan başka bir şey anlıyor olması lazım. "Sanki orada eskiden demokrasi vardı... Başka türlü nasıl olabilirdi" gibi mazeretlerle, ruhunu ve vicdanını, her daim, güçlü olanlara, dayatanlara, işgal edenlere teslim etmeye teşne olması lazım. "Şeklen demokrasi"yi nihai amaç sayıp aracın tüm rezilliğini içinin kaldırması lazım. "Demokrat" filan değil, başka bir şey olması lazım!
|