| |
|
|
Baykal: Kemal Derviş'in tavrı sürpriz değil
Kurultayın üzerinden "birkaç gün" geçti. "Sinirler" biraz sakinleşti. - Deniz bey şu anda durum nedir? - Sular duruluyor. - Siz hangi duygular içindesiniz? - Yakasında CHP rozeti bulunan bütün arkadaşlarımı kucaklıyorum... Kimseyle kişisel sorunum yok. - Zülfü Livaneli'nin çıkışına ne diyorsunuz? - Kendi siyasi geleceğini sıkıntıda gören bazı arkadaşlarım, bunu partinin siyasi geleceği sıkıntıda gibi göstermeye çalışıyorlar. - Kemal Derviş sizi hayal kırıklığına uğrattı mı? - Hayır... Onun bundan önceki siyasi şablonunu bilenler için, bunun CHP'de de devam ettiğini görmek sürpriz değil.
Erzurum Ticaret Odası Başkanı telefon etmiş: - Deniz bey, ben CHP'ye hiç oy vermedim... Ama kurultayda olanları izlerken, içimden bir parça sökülüyormuş gibi geldi... CHP Türkiye'ye lazım. Bir AKP'li "isim ve adres vererek" faks çekmiş: - Partiye sahip çıkın. Necmettin Cevheri'den Ömer İzgi'ye, İlhan Kesici'den Sümer Oral'a kadar pek çok kişi aramış. Baykal: - Bunlar protokol kutlamalarının ötesinde telefonlar... Kurultaydaki manzara, toplumun CHP'ye olan dikkatini artırdı... Artık daha fazla ilgi görüyoruz.
Deniz Baykal: - Herkes gerçeği gördü... TV'ler 18 saat yayın yaptı... Mustafa'yı kurtarıcı gibi, kahraman gibi gösterenler mahcup oldular... Kuzgunu, anka gibi sunanlar şimdi ne diyecekler?.. Yara patladı, cerahat aktı.
"Günlerdir" kurultayı yazıyoruz. Artık CHP'ye biraz "ara verme" zamanı. Ancak son "birkaç" söz... Deniz beyin çantasında "Edebali'nin ünlü söylemi" var. "Ey oğul" diye başlayan söylem. "Güncelleştirmek ve siyaset diline çevirmek" gerekirse: "Ey Deniz bey, gücenmek, kızmak, partiden adam atmak yok... Çalışmak, gece gündüz koşmak, kucaklamak, birleştirmek şart." Yine Deniz bey "Hazreti Ali'nin Devlet Adamlarına Öğütler" kitabını da sık sık okur. O kitapta Hazreti Ali der ki: - Çevrende sana doğruları söyleyecekleri bulundur.
|