|
|
|
|
|
Atatürkçülük kurumu dibe batırmak mıdır?
|
|
Eski rektörün uygulamalarını beğenmediğiniz için dekanlıktan ayrılmıştınız. Bugün onun koltuğunda oturuyorsunuz. Ne hissediyorsunuz? -Bu koltuk gerçekten de büyük bir onur. Aynı zamanda büyük sorumluluk. Şunu söyleyeyim geçmişle ilgili hiçbir sorunum yok benim. Dünü yaşayan insan başarılı olamaz. Burası gerçekten de büyük bir kurum. Büyüklüğü şuradan, hem ulusun önde gelen kurumu hem de laik ve demokratik Cumhuriyet'in, Atatürk ilkelerinin ödünsüz savunucusu bir kurum.
* Kemal Alemdaroğlu seçimi kaybettiği zaman "Atatürkçüler kaybetti" diye yorumlar yapıldı. Siz bunlarda rahatsız olduğunuz için mi her fırsatta Atatürk'ün izindeyiz deme ihtiyacını hissediyorsunuz? -Yok öyle bir şey. Yani örneğin ben Araplar gibi düşünmüyorsam Müslüman değil miyim? Bir şeyi çok iyi anlamak gerekiyor. Bu ülkede herkes Atatürkçü. Atatürkçülük bir yarış değil. Her saniye çıkıp söylemekle olmuyor bu iş. Bu ülkede bir takım ilkeler kolay kazanılmadı. Ulusun en sıkıntılı dönemlerinde bile İstanbul Üniversitesi'nin meşalesi hep yanmıştır. Herkes bizim ne düşündüğümüzü merak eder, üniversite camiası bizim açıklama yapmamızı bekler. Ben Atatürkçüyüm çünkü Atatürk'ün kurduğu bu üniversiteyi çağdaşlığa, uygarlığa ve aydınlığa taşımayı hedefliyorum. Yoksa aldığın kurumu dibe batırarak görevini yapıyorsan buna asla Atatürkçülük diyemem.
* İstanbul Üniversitesi'nin kötü imajından sadece bir kişi mi sorumlu peki? Yani Kemal Alemdaroğlu eleştirilen bütün uygulamaları tek başına mı gerçekleştirdi? -Hiçbir şey bireysel yapılmaz. Hiç kimse yaptıklarında yalnız değildir. Ama açık ve net söylüyorum dünyanın hiçbir yerinde bir rektöre bu kadar yetki verilemez. Ondan sonra odasına giren çıkan çoğalır, "Efendim siz şöyle hoşsunuz, böyle iyisiniz" diye. Yanlış olan odur.
GİZLİCE ATAMA YAPMAM
* Peki siz böyle dalkavuklardan etkilenmemek için ne yapacaksınız? -Biz geçmişte çok darbe yediğimiz için böyle şeylerden etkilenmeyiz. Ayrıca insan belli bir yaşa gelince bazı şeyleri daha net algılıyor, gülüyor. İşin özü şu. Hayatımda hiçbir kararı tek başıma almadım, almam da. Her gün bu masanın etrafında toplanıp konuşuyoruz. Hiçbir arkadaşımdan gizili hiçbir uygulamanın içinde olmam, hiçbir imza atmam ve gizlice atama yapmam.
* Ya üniversitenin imajı? "İkinci Cumhuriyetçi" diye fişlenen, fakültelerine giremeyen öğretim üyeleri ne olacak? Hukuk Fakültesi'nden bahsediyorum. -Öncelikle Hukuk Fakültesi bu üniversitenin Kaşıkçı Elması'dır. Eski rahatsızlıkları çözdük. Üniversitenin içinde siyasete izin vermem. Ulusal bütünlüğü zedeleyecek hiçbir tartışmaya alet olmayız.
* Evet ama bu üniversite yıllarca siyasetin de bir sembolü olmuştur. Nasıl soyutlayabilirsiniz ki? Ayrıca biraz daha özgürlükçü davranmanın üniversite için neresi kötü? -Efendim siyaset tabii ki olacak ama size daha önce saydığım ulusal ilkeler doğrultusunda olacak. İ.Ü sevginin egemen olduğu bir üniversitedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|