kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
BÜLENT ECZACIBAŞI ECZACIBAŞI HOLDİNG YÖNETİM KURULU BAŞKANI SABAH İÇİN YAZDI
Çağdaşlaşma çizgimizden hiçbir zaman vazgeçmedik

Son 20 yılda yaşanan AB sürecinde bazen hızlandık, bazen yavaşladık, bazen de durduk. Ama bugün 20 yıl önce düşlemekte bile zorluk çektiğimiz bir noktaya ulaştık.

Günlük gerilimlerin dışına çıkarak baktığımızda, son 20 yılımızın da, ondan öncekiler gibi, çağdaş uygarlık düzeyine doğru ilerlemekle geçtiğini görüyoruz. Bazen hızlandık, bazen yavaşladık, hatta durduk; ancak bugün, 20 yıl önce düşlemekte bile güçlük çektiğimiz bir noktaya ulaştık. Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde "katılım ülkesi" aşamasına varmamız ise, Türkiye'nin dünyadaki yeni konumunun simgesini oluşturuyor. Ekonomik ve toplumsal veriler bakımından 20 yıl öncesine göre çok daha olumlu bir aşamaya ulaşmış olduğumuz, tartışılamaz bir gerçek. Ancak, burada, aradan geçen süre içindeki sayısız siyasal çalkantı ve bunalıma rağmen nasıl bugünkü aşamaya ulaşabildiğimizi değerlendirmemiz gerekiyor. Nasıl oldu da Türkiye bugün, 1982 yılında kendisi ile ilişkilerini insan hakları ve demokrasi konusundaki eksikleri nedeniyle dondurmuş bulunan Avrupa Birliği'nin üyeliğine bu kadar yakın bir yere gelebildi? Hem de, bu 20 yılda 16 hükümet işbaşına gelmiş olmasına rağmen !.. Sanıyorum, bu gelişmenin temelinde, tüm bu hükümetlerin Avrupa Birliği ile tam üyelik perspektifini korumuş olmaları yatıyor. Hatta zaman zaman önemli tarihsel fırsatları kullanamamış da olsalar, 1963 yılından bu yana işbaşına gelen hükümetler, bir gün Avrupa Birliği'ne üye olunmasının gerektiği bilinci ile davrandılar. Bu bilinci edinmelerinin nedeni ise, hızlı küresel bütünleşme karşısında hiçbir ülkenin güçlü bir pakt içinde yer almadan varlığını koruyamayacağını, yaşayarak öğrenmeleriydi. Muhalefetteyken birçok konuda itirazları olsa da, tek başlarına ya da koalisyonlar içinde iktidara gelen partiler, görev süreleri boyunca, ilişkileri kopartacak politikalar uygulamaktan kaçındılar. Böylece Türkiye, aynı zamanda, 1808 yılında Sened-i İttifak'ın kabulü ile girdiği çağdaşlaşma ve onunla eş anlamlı olmak üzere demokratikleşme ana çizgisini hiçbir zaman elden bırakmamış oldu.

AB'Yİ SONUNDA ANLADIK
Bu arada, hükümetlerimizin kamuoyu karşısında her zaman Avrupa Birliği ile ilişkilerin gerekliliği yönünde mesajlar verdiğini söylemenin mümkün olmadığı da bir gerçek. Ancak, bu tutumun yanlış bir değerlendirmeye, daha doğrusu toplumun geçmişte kalmış eğilimlerini esas almalarına dayandığı da bugün anlaşılmış bulunuyor. Siyasi partiler genellikle, toplumun Avrupa Birliği üyeliğinin getireceği yararlardan çok, geçiş dönemlerinin sıkıntılarını esas alan kanaatlere sahip olduğunu düşündüler. O nedenle de, daha çok, uzlaşmaz çıkarlarımız olduğu ve kendilerinin ülkenin çıkarlarını daha iyi korudukları izlenimini verecek söylemleri benimsediler. Oysa, son yıllarda, birbiri ardına yapılan tüm kamuoyu yoklamaları, toplumumuzun, Avrupa Birliği üyeliğinin sağlayacağı olanak ve avantajların bilincinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum ise, bize, toplumumuzun gerçek bir dönüşüm içinde olduğunu gösteren en güçlü kanıtı oluşturuyor. Gerçekten de, çok uzun yıllar korumacı politikaların şemsiyesi altında yaşamış tarımdan sanayiye uzanan geniş kesimler, büyük bir hızla günümüzün küresel bütünleşme eğiliminin gereklerine uyum gösterme zorunluluğunu kavrıyorlar. Toplumumuzun geniş kesimlerinde, bu kavrayış nedeniyle gözlenen dönüşüm ise, son 20 yılımızın en önemli gelişmesini oluşturuyor. Bugünkü hükümetimiz de, bu bilince dayanarak ve onu geliştirerek, çağdaş dünya ile Avrupa Birliği üyesi olarak bütünleşmemize yaşamsal katkılarını sürdürüyor. Bu gelişmede basınımız da, her zaman olduğu gibi bugün de çok önemli bir rol oynuyor. Türkiye'nin en çok okunan gazeteleri arasında yer alan Sabah da, 20 yıldır izlediği yayın politikası ile, Türkiye'nin çağdaş dünyada yerini almak için sürdürdüğü ilerlemeyi günü gününe destekledi ve bu özelliği ile basınımızda seçkin bir yere sahip oldu. Kuruluşunun 20. yılında, bugüne kadar Sabah'a emeği geçenleri kutluyor, uzun ve başarılı bir yayın yaşamı diliyorum.

1 2 3 4 5
 
DİĞER SANAYİ HABERLERİ
 Kapılar açıldı, milli gelir dört kat arttı
 AB ile rekabette treni kaçırmayalım
 'Yabancıların ilgi odağı olduk'
 Sanayinin acı kayıpları
 'Artık markada rekabet dönemi'
 Krizler hepimize ders verdi...'
 20 yılın en büyük başarısı ihracatta yaşanan sıçrama
 'Global bir oyuncu haline geldik'
 Kaybolan yılların acısını çıkaracak kadar azimliyiz
 24 Ocak Kararları ekonomiyi dışa açtı Gümrük Birliği...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu