|
|
2006'nın kaderi yabancıya ve Erdoğan'a bağlı
Geride bıraktığımız 2005'te risklerin üzerini örten ve firsatları öne çıkartan temel gelişme Türkiye'ye yabancı sermaye girişinin rekor düzeye varmasıydı. Ekim ayında son bir yılda oluşan 22 milyar dolarlık cari açığa karşılık Türkiye'ye 32 milyar dolar sermaye girişi olmuş. Açık finanse edildiği gibi, 10 milyar dolarlık fazlalık Merkez Bankası rezervlerine eklenmiş. Reel ekonominin hız kesmesine ve büyümenin yarı yarıya azalmasına karşılık, finansal kesimin 2005'te altın yılını yaşaması bundan. 2006'da ekonomik hedeflerinin gerçekleşmesi de, sermaye girişinin devamına bağlanmış. Program böyle yapılmış.
Küresel etki Ekonomideki olumlu trendin devamı için, 2006'da da küresel sermaye girişinin sürmesi gerekiyor. Şu veya bu nedenle yabancı sermaye girişinde durgunluk ya da tersine dönüşün ekonomiyi olumsuz etkileme potansiyeli yüksek. Çünkü, Türkiye'nin cari açığı yüksek. Ekonomi yabancı sermaye girişine çok bağımlı. Bu nedenle 2006'nın risklerinin başına küresel sermaye hareketlerinin tersine dönüşünü koyduk. Bu risk, 2006'da gerçekleşmeyebilir, daha sonraki yıllara sarkabilir. Ama gerçekleştiğinde de, ekonomiyi derinden etkilemesi beklenebilir. Bu nedenle petrol fiyatlarının tırmanışı, küresel faizlerin artışı, dünya ekonomisinin yüksek büyümesini sürdürmesi gibi belirliyici unsurlar dikkatle izlenmeli.
Dört çapa 3-4 yıldan beri devam eden olumlu konjonktürün arkasında dörtlü bir saçayağı bulunuyor. Bunlardan biri dünyada likidite artışıydı. Diğer üçü ise siyasi istikrar, IMF ile yürütülen ekonomik program ve AB ile tam üyelik müzakereleri sürecine girilmesiydi. Küresel sermayede olduğu gibi, olumlu konjonktürü sürükleyen bu üç çabada da, 2006'da bazı riskler ortaya çıkabilir.
Çifte seçimin gölgesi Normalde 2007'de yapılması gereken genel seçimlerin öne alınıp alınmayacağı, yılın en önemli parametrelerinden biri. Buna da en başta Başbakan ve Ak Parti ileri gelenleri karar verecek. Belki onlar da, bazı gelişmelere göre kararlarını alacak. Ancak erken seçimin gündeme gelmesi, yabancı sermayeyi kâr realizasyonuna yöneltebilir. Çünkü her seçim belli bir belirsizliği içinde taşır. Aktif fiyatlarının geldiği düzey, böyle bir siyasi belirsizlik karşısında yabancıları satışa yöneltebilir. Seçim erkene alınacaksa, sosyal güvenlik reformu ve kayıtdışılıkla mücadelede aynı kararlılık gösterilemeyebilir. Reformlar sulanabilir. Seçimin 2006'ya alınması ekonomi tarafında zayıflamayı beraberinde getirebilir. Siyasetin ön plana çıkmasında, gerginliğin artmasında 2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin etkisi büyük. 2007'de yapılacak çifte seçimin gölgesi 2006'ya da düşecek gibi görünüyor. Kısaca, siyasi istikrar ayağında en azından zayıflama beklenebilir.
AB ayağında durum 2005'te yabancı sermaye girişinde ve özelleştirmede rekor kırıldı. Bunda dünya likidite bolluğunun ve aktiflere yönelmenin etkisi yanında, AB'nin de payı var. AB ile müzakarelere 3 Ekim'de karar verildi. Bunun için tarama süreci de başladı. Ancak müzakereler fiilen Ekim 2006'da başlayacak. O zamana kadar Türkiye'nin liman ve havaalanlarını Kıbrıs Rum Kesimi'ne açması gerekiyor. Bunun için Ankara Anlaşması'nı TBMM'den geçirmesi lazım. Bu da, siyasette ve AB'yle ilişkilerde gerginliklere yolaçabilir.
Temkinli iyimserlik Ekonomiyi bugünkü düzeyine taşıyan çabalarda zayıflama sonucu 2006'da riskler daha çok ön plana çıkabilir. Üstelik 2006'da hem büyüme hem de enflasyon düşüşünde hedeflerin ötesine geçen bir başarıyı yakalamak zor olacak. Çifte başarı yerine tek alandaki başarıyla yetinmek durumunda kalabiliriz. Bu da büyüme olacak. Bu yıl, 2007'deki çifte seçimin etkisiyle siyasetin ve dış politikanın ön plana çıkacağı, küresel likiditenin giderek azalacağı bir yıl olabilir. Bu nedenle, 2006'da olumlu konjonktüre devam ederken ve onun nimetlerinden yararlanırken, küresel likidite ve erken seçim konularında tetikte bekleyerek, temkinli iyimser bir tutum takınmak, bazı risklerden koruyabilir.
Sonuç "Talih yardım eder gibi görünürken, felaket köşe başında bekler" Rus Atasözü
|