Kartlar vadisi
Senaryo "bildik duygular" a hitap ediyorsa, iş yapıyor. Kesin. Şöyle bir "komplosenaryo" yazmış birisi; "Okur musun" dedi. "Yazarım" dedim.
1. İki, üç yıl kadar önce, dikkat çekici iki "Türkiye verisi" mevcuttu. 2. Biri, "Türkiye'de halkın yüzde 70'ten fazlası Avrupa Birliği'nden yana"... 3. Ve "Türkiye'de halkın yüzde 80'inden fazlası ABD'nin Ortadoğu'daki saldırı ve işgal politikalarına karşı". 4. Kısmen bağlantılı iki olay da bu oranlar üstüne oturmuştu. 5. Meclis, Silahlı Kuvvetler'in ve hükümetin isteğine rağmen, buradan cephe açılmasına dair tezkereyi kabul etmemişti. 6. Ve, etkileri hem Doğu'da hem Batı'da "vicdan, demokrasi, bağımsızlık, medeniyetler köprüsü" gibi açılardan epey güçlü bu kişilikli tavır Avrupa'da "Türkiye'ye yer açma" arzusunu yükseltmişti. Samimi siyasiler, uyanık stratejistler, ABD hegemonyasına karşı çıkanlar ve kamuoyu nezdinde. 7. Yüzde 70 AB arzusu ciddi bir koalisyondu: AKP tabanı, CHP tabanı, ANAP ve DYP'nin liberal potansiyel seçmenleri, ulusalcılar hariç bir kısım "diğer sol ve demokrat", Kürt siyasetçiler ve halk. Zenginler ve yoksullar. Büyük medya, büyük iş dünyası, büyük kentler ve her kesimden insanın küçük-büyük umutları. 8. Yüzde 80'i aşan "anti..." öfke de geniş ve karmaşık bir koalisyondu: AKP ve CHP tabanlarının çoğunluğu, tüm "diğer sol ve demokratlar", MHP-DYP tabanları, Saadet-Milli Görüş, ulusalcı sol, hepsi değil de bir kısım Kürt siyasetçi ile Kürt vatandaşlar... Kendini İslamcı, sol, milliyetçi ideolojilerin herhangi biriyle ifade eden hemen herkes. 9. Kabaca, yüzde 60 aynı anda "anti-Amerikan" ve "pro-Avrupa" görünüyordu. Her iki duyguyu da aynı anda hisseden, kararlı bir kesim. Yani hem ABD'ci hem AB yanlısı olanlar veya her ikisine de her daim karşıtlar dışında. 10. Bunları salt rakam olarak dahi bir gemiye koysanız rotası, uyduya yükleseniz yörüngesi değişir. Bir ülkeyi başkalaştırır, kimi hesapları filan imkansızlaştırır. 11. Bu oranların en çok rahatsız edeceği kesimleri tahmin edelim: 12. Misal, Türkiye'nin yüzü Ortadoğu'ya dönük, komşuları üstünde laf edebilen, tabii o lafı, ABD politikalarıyla çatışır göründüğü zaman bile onun belirlediği çerçevede konuşabilen, "demokrasinin aşırısı" na kapılmayan, korkunun ve şiddetin hakimiyetinde güvenlikbölünme kaygılarının öne çıktığı bir ülke olmasını, öyle kalmasını isteyenler. Oradan kendilerine vazife çıkaranlar. 13. Türkiye'nin AB üyeliğini ( "ölme eşeğim ölme" diyerek) çok iştahla destekliyor görünüp aslında bir "Ortadoğu cephesi, üssü" hatta "kelepir asker deposu" olarak kullanmak isteyenler. Mesela kimi ABD, NATO unsurları filan. 14. "Din, kültür, medeniyet savaşları" na dair tarihin en köklü kinlerini, nefretlerini, aşağılamalarını, dışlamalarını, korkularını ve düşmanlıklarını besleyenler; ırk, din, etnisite, kültür farklılıklarını horlama, istismar, kışkırtma üstüne Batı "neo-faşist, muhafazakar, dinci, Gladiocu" geleneğinin mirasçıları. Neyse, tahmini misalleri fazla uzatmayayım. Ama sonuç şu: 1. Yüzde 70'i aşkın çoğunluk artık yok. 2. Yüzde 80'i aşkın orandaki "koalisyon" tamamen dağıtılmış vaziyette. 3. Yüzde 60'lık o hem nalına, hem mıhına kitleden de eser kalmadı. Bunun nasıl "başarıldığı" na dair somut milli ve enternasyonal olayları, oynanan kartları isterseniz aklınızdan geçirin; istemezseniz geçirmeyin. Sonuçta, "senaryo". Geçirirseniz, belki düşünürsünüz: "Ben olsam, yüzde 60'ı dağıtmak için, yüzde 40'ın en keskin unsurlarını; yüzde 80'i parçalamak için diğer konudaki yüzde 70 karşıtı 30'dan birilerini kullanırdım mesela! Bazen kendime en karşıt görünenleri bile."
|