Az uyku uyuyanlar 'Somnoreksiya' tehdidinde!

Hadi bakalım, yeni bir kavram! 'Somnoreksiya'! Ve buna yakalanan kentli, çalışan, koşturan kadın da 'somnoreksik'! Bir giyim tarzı değil, 'Sonsuza kadar bekar kalma kararı' gibi bir şey hiç değil, bir tür Uzakdoğu öğretisi veya tarikat, tabii ki asla değil! Somnoreksiya; hafta ortası, yani iş günlerinde, hem ofiste fazla mesai yapayım, hem geceleri sosyal hayattan geri kalmayayım, bütün gün kafeine yüklenip enerjimi düşürmeyeyim diye koşturup, geceleri en fazla 5-6 saat uykuyla yetinmek, sonra da bunun acısını, haftasonlarını yatakta geçirerek çıkarmak! Yani sizin, benim hepimizin yaptığı şey! Hep söylerdim de kimse inanmazdı: Bir kadının hayatını ideal şekilde yaşaması, beyin ve beden fonksiyonlarının zirvede olması için her gece en az 8 saatlik uykuya ihtiyacı varmış! Şimdi... Her gece düzenli sekiz saat uyuyabilenler, sizi tebrik ediyor, ailenize, çocuklarınıza, patronunuza ve arkadaşlarınıza, size bu stressiz, rahat hayatı sağladıkları için şilt veriyorum! Dağılabilirsiniz... Uykusuz çoğunluk, siz kalın, konuşacaklarımız var!

OBEZİTE BİLE OLUŞABİLİYOR
Yandık biz! Hafta ortası yedi saatin altında uyuyup haftasonu bunu telafi ettiğini zanneden bizlerin başına gelecekler var: Hücreler ve kaslar sekiz saatin altında uykuda yeterince dinlenip kendini yenileyemiyormuş! Gün içinde öğrenilen bilgilerin depolanması ve hafızanın sağlığı için sekiz saate ihtiyaç varmış. Arka arkaya sekiz saatin altında uyumak, bir süre sonra vücudun ritmini bozuyor; enerji, sindirim sistemi ve hormon dengesini bozuyormuş! Mide bulantısı, sinirlilik ve konsantrasyon bozukluğu başka kısa dönem etkiler arasındaymış! Şimdi gelelim esas kötü haberlere! Somnoreksiya'yı bir yaşam tarzı haline getirenler (örneğin ben) gün boyunca enerji kazanmak için kafeine (evet!), geceleri ise bu kadar kafeinin etkisini azaltıp uykuya geçmek için uyku ilaçlarına yükleniyorlarmış. Uzun zamana yayılan bu uyku bozukluğu; ileride yüksek tansiyon, bağışıklık sisteminin zayıflaması ve gün içindeki düşük enerjiyi dengelemek için daha fazla yemek yemenin getirdiği obezite problemine yol açabiliyormuş! Uykusuzluğun getirdiği yorgunlukla ofiste kendini yemeğe içmeye, tatlıya verenler, size sesleniyorum! Somnoreksik olup olmadığınızı anlamak için doktorlar bazı sorular soruyor:

* Gecede yedi saatten az uyuyup, bunu haftada birkaç kez tekrarlama gibi bir hobiniz var mı?!

* Haftasonları kendinizi kanepeden yatağa atarak sürekli şekerleme yapma isteği içinde misiniz? Veya geceyarısı yatağa girip, ertesi gün birileri sizi sarsarak öğlen saatlerinde mi uyandırıyor?!

* Günde birkaç kola ve/veya kahve içmeden adınızı söylemekten aciz misiniz?!

* Sadece uyandığınız anlarda değil, tüm gün rahat bir kanepe, bir deniz kıyısı veya işi bırakma özlemi içinde mi oluyorsunuz?!

* Kırk yılda bir sekiz saat deliksiz uyuduğunuzda içinizde kilometrelerce koşma, dünyayı kurtarma, Pulitzer veya Oscar alma gibi arzular uyanıyor mu? Yukarıdakilerin hepsine verdiğiniz cevap 'evet' ise, yatıp uyuyacaksınız bir zahmet kardeşim! Şimdi gelelim tavsiyelere... Diyorlar ki, en az uyumadan iki saat önce gevşemeye, günlük koşturma ve endişelerden sıyrılmaya başlayın! Uyumadan bir saat önce pijamanızı giyin ve sizi günlük hayattan çıkaracak bir kitap okuyun, müzik dinleyin. Çocukluğunuzdaki masal saati mantığında! Masal okuyacak varsa daha da iyi... Alkol almayın, öğle yemeği saatinden sonra kahve-çay içmeyin. Öğleden sonra işyerinde kafeinsizlikten hafif bir yavaşlama oluşur ve bu dikkati çekerse, diğer arkadaşlara yazımı okutun! Yatmadan üç dört saat önce bilgisayarınızı kapatın, yazı yazmayın! Neden derseniz; bu aktivite ve bilgisayardan gelen ışık, beyni uyarıp uykuyu zorlaştırıyormuş! Artık bir somnoreksik olmak istemiyorum. Bilim adamlarının dediklerini yapacağım. Avrupa Yakası'na da bir zahmet başka bir yazar bulursak, yukarıdaki tavsiyelere harfiyen uyabilirim!