|
|
Sezer'den önemli mesajlar
Cumhurbaşkanı Sezer, ''Şemdinli'de dile getirilen savlar adalet duygusuna büyük zarar vermiş; Türk Ordusu'nu hak etmediği bir tartışmanın konusu yapmıştır'' diye konuştu..
Cumhurbaşkanı Sezer, Harp Akademileri Konferansı'nda yaptığı konuşmada, ''yargının siyasallaştırılmasının'' yaratacağı sakıncaların önemli bir örneğinin, çok kısa bir süre önce Şemdinli'de yaşandığına işaret ederek, ''Şemdinli'de dile getirilen savlar adalet duygusuna büyük zarar vermiş; Türk Ordusu'nu hak etmediği bir tartışmanın konusu yapmıştır'' dedi.
''Esin kaynağını Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ten alan şanlı Türk Ordusu'nu yıpratma etkinliklerinin, akılla ve yurtseverlik duyguları ile bağdaştırılabilecek bir durum olmadığını''
belirten Sezer, ordunun itibarının korunmasının devletin asli görevlerinden olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Sezer, Harp Akademileri Konferansı'nda yaptığı konuşmada, bilinçli olarak gündemden hiç düşürülmeyen bir konu üzerinde durmak istediğini ifade ederek, ''Son günlerde artarak sürdürülen söylemlerde, laiklik, ''din ve vicdan özgürlüğü'' olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımla laiklik, din ve vicdan özgürlüğüne indirgenmekte ve anlamsız kılınmaya çalışılmaktadır'' dedi. Bu tanımlamanın, aynı zamanda iki önemli sonuç doğurduğunu belirten Cumhurbaşkanı Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bunlardan birincisine göre, tanımlamayla tesettür amacıyla kullanılan türban bireysel özgürlük kapsamına alınarak, kamusal alanda da bu uygulamanın kaçınılmaz olduğu vurgulanmak istenmektedir. İkincisine göre ise bu yaklaşım toplumu, 'mademki laiklik din ve inanç özgürlüğüdür, laik düzende herkesin kendi istenciyle seçeceği hukuk düzeninde yaşama hakkı vardır' sonucuna kadar götürecektir. Tanımın altında yatan amacı böylece vurguladıktan sonra türban üzerinde bir kez daha durmak istiyorum. Çünkü, Cumhurbaşkanı'nın bu konuda nasıl davranması gerektiği sıkça tartışılmaktadır. Oysa, anayasal kurallar ve Yüksek Mahkeme kararları bunun yanıtını vermektedir.
Anayasa'nın 104. maddesinde, Devlet'in başı sıfatıyla Cumhurbaşkanı'na Anayasa'nın uygulanmasını gözetme görev ve yetkisi verilmiş; başlangıcında ve 11. maddesinde, Anayasa kurallarının, yasama, yürütme ve yargı organlarını, yönetimi, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan üstün hukuk normları olduğu, yasaların Anayasa'ya aykırı olamayacağı kurala bağlanmış; 148. maddesinde, yasaların Anayasa'ya uygunluğunu denetleme görev ve yetkisi Anayasa Mahkemesi'ne tanınmış; 138. ve 153. maddelerinde de, mahkeme ve Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, yönetimi, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya uygunluk denetimi görevi nedeniyle anayasal kural, kavram ve ilkeleri resmen yorumlamaya yetkili tek organ olduğuna ve Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca Yüksek Mahkeme'nin kararları herkesi bağladığına göre, anayasal kuralların Anayasa Mahkemesi kararlarıyla birlikte değerlendirilmesi ve uygulanması zorunludur.
Bu nedenle, Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamak ve içerikleri bu kararlarla belirginleşen anayasal kuralların uygulanmasını gözetmekle yükümlüdür.''
''ULUSUN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ''
Ayrıca, Anayasa'nın 103. maddesi uyarınca, Cumhurbaşkanı'nın ulusun bölünmez bütünlüğünü koruyacağına, Anayasa'ya, Atatürk ilke ve devrimlerine ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına ve görevini yansız biçimde yerine getireceğine ant içtiğini, başka bir deyişle Türk Ulusu'na söz verdiğini bildiren Sezer, şöyle devam etti:
''Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa uygulamasını gözetme görev ve yetkisi ile ant içtiği öğeler birlikte değerlendirildiğinde, yansızlığının siyasal yansızlık olduğu, Atatürk ilke ve devrimleri ile laik cumhuriyet söz konusu edildiğinde bu değerlerden yana tutum takınmak zorunda olduğu görülecektir.
Devlet rejimini oluşturan bu değerleri korumak, düşünce ve eylemde bu değerler yönünde yan tutmakla olanaklıdır. Cumhurbaşkanı'nın laik Cumhuriyet'e ilişkin yanlı gözetim görevi göz önünde bulundurularak anayasal kuralların kısaca irdelenmesi yararlı olacaktır.
Anayasa'nın 1. maddesinde, Türkiye Devleti'nin bir Cumhuriyet olduğu belirtilmiş; 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış; 4. maddesinde de, 1 ve 2. maddelerdeki 'Cumhuriyet' yönetimi ve 'Cumhuriyet'in niteliklerinin değiştirilemeyeceği, değiştirilmesinin önerilemeyeceği belirtilmiştir.Değiştirilemezlik, yalnız ilke ve kavramların 2. maddedeki sözcükleriyle değil, aynı zamanda Anayasa'nın çeşitli maddelerinde düzenlenen içerikleriyle ilgilidir.
Böylece, Türkiye Cumhuriyeti'nin niteliklerinden olan laiklik ilkesi, anayasal içeriğiyle güvence altına alınmıştır. Laiklik ilkesinin anayasal içeriği ise, Anayasa'nın başlangıcı ile 24 ve 174. maddelerindeki düzenlemelerle belirginleştirilmiştir.
Anayasa'nın başlangıç bölümünde, Yüce Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa'nın, Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda anlaşılması, sözünün ve ruhunun bu yönde yorumlanıp uygulanması gerektiği, Hiçbir etkinliğin, Atatürk ilke ve devrimleri karşısında koruma göremeyeceği belirtilmiştir. Böylece, Atatürk ilkelerinden en önemlisi olan laiklik, Anayasa'ya yön veren, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturan ilkeler arasındaki yerini almıştır.''
''TANIM YAPILMIŞTIR''
Bunun içindir ki, yine başlangıç bölümünde, laiklik ilkesi gereği,kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı belirtilirken açık ve kesin biçimde laikliğin tanımının da yapıldığını kaydeden Sezer, şöyle konuştu: ''Bu tanıma göre laiklik, dinin toplumsal, siyasal ve hukuksal bir güç ve düzenleyici olmasını önleyen temel ilkedir. Bu işlevine uygun olarak Anayasa'nın 24. maddesinde de, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuksal temel düzeninin kısmen de olsa din kurallarına dayandırılamayacağı, dinin ya da din duygularının yahut dince kutsal sayılan şeylerin, siyasal ve kişisel çıkar ya da nüfuz sağlama amacıyla kötüye kullanılamayacağı açıkça belirtilmiştir.
Anayasa'nın 174. maddesinde, Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik niteliğini koruma amacını güden devrim yasaları tek tek sayılarak güvenceye alınmıştır. Bunların yanında, Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin laik cumhuriyetin gereklerine uygun olarak sınırlanabileceği; 14. maddesinde de, bu hak ve özgürlüklerin laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan etkinlikler biçiminde kullanılamayacağı belirtilmiştir.
(AA)
|