 |  |
 |
|
Postallı bulut
Nazım Hikmet'in fevkalade esinlendiği Rus şairi Mayakovski'nin 'Pantolonlu Bulut' adlı ünlü bir şiiri vardır. Üç ayda bir yayınlanan ' düşünce' dergisi Karizma'da, Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Cemal Saydam'ın ' Bulutlara Hükmetmek' başlıklı makalesini okurken Mayakovski'nin o şiiri geldi aklıma.
Karizma son sayısını 'su' meselesine ayırmış: "Beyaz Petrol: Su ". Çeşitli alanlardan uzmanlar, Ortadoğu başta olmak üzere su sorununu ele almış: Dünyada ne kadar içme suyu var?.. Bu sular nasıl dağılmış?.. Devletler, halklar ve çokuluslu şirketler suya hakim olmak, yönetmek ve para kazanmak için neler yapıyor?.. Onsuz üç günden fazla yaşayamadığımız su için önümüzdeki yıllarda savaşlar çıkacak mı?..
Prof. Cemal Saydam'ın makalesi ise suya başka açıdan yaklaşıyor: Buharlaşan suyu oradan oraya taşıyan bulutlara hükmetmek mümkün mü? Kontrol altına alınmış bulutlar nasıl kullanılabilir?
Bu arada ilginç bir konuya geliyor: Güçlü rüzgaların Afrika'daki Sahra çölünden kaltırdığı tozların hayatımıza etkisi.
Hani yağmur yağar da... Bir gün önce yıkattığımız otomobil çamur içinde kalır ya... İşte bunun nedeni o tozlar. Bakın mekanizma nasıl işliyor:
Sahra'daki tozlarla beraber bakteri ve mantarlar da gelmekte. Bunlar 10-12 bin yıl önce, özellikle Kuzey Sahra'nın (şimdiki Libya, Tunus, Cezayir ); geniş göller, nehirler, ormanlarla kaplı olduğu dönemlerde biriken bakteri ve mantarlar.
Binlerce yıl kuru olarak kendi varlıklarını sürdürebilen bu canlıların tek istedikleri bir damla su ile buluşabilmek.
Sahra'dan kalkarak kuzeye taşınan bu bakteri ve mantarlar, bulutla yani su ile temas edince 15 dakika gibi kısa bir zamanda hayatiyet kazanıyor ve hücre zarlarından dışarıya özel bir kimyasal yayıyorlar.
Bu bakteri ve mantarların asıl hedefi tozdaki kil mineralinin ana yapı taşını oluşturan demire kavuşmak.
Yaydığı kimyasalla kil mineralinin yapısını bozan bakteri ve mantarlar, ayrıca kilin içerisinde bulunan çinko, mangan ve diğer bazı minerallere de ulaşmakta. Böylece canlanan bakteri ve mantarlar, kendilerini geliştirecek amino asitleri üretiyor.
Bakteri ve mantarlar aynı zamanda bulutun yağışa geçebilmesi için gerekli olan yoğunlaştırma çekirdeklerinin, hem sayısını, hem de boyutlarını geliştiriyor.
Bütün bunlar şu anlama geliyor: Tozu Sahra'dan alıp bulutun içerisine uygun yer ve zamanda atarsanız, bulutu inek sağar gibi sağmak mümkün.
Bu denli yağmurları alan toprakta verim artıyor. Denizlerde de balıkların besin kaynağı patlıyor.
Tabii olumsuz şeyler de olabiliyor mesela sivrisinekler çoğalıyor, sıtma hastalığı görülüyor.
Muhteşem bir mekanizma değil mi?
Bütün bunları anlattıktan sonra Prof. Saydam, lafı hiç tahmin edemeyeceğiniz bir yere getiriyor ve özetle diyor ki: "Bulutlar stratejik bir maddedir... Mesela istediğiniz zamanda yağmur yağdırarak, size doğru ilerlemekte olan düşman tanklarının bataklığa saplanmasını sağlayabilirsiniz."
Ardından iyice coşuyor ve "Bu teknolojiyi geliştirerek dünya düzenini biz sağlayalım" deyiveriyor. Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir " sözünü de bu bağlamda yorumluyor.
E, hayal kurmanın sonu yok elbette.
Neyse... Siz en iyisi Karizma dergisini alın ve yazıları kendiniz okuyup karar verin.
Unutmadan:
Başlıkta neden " Postallı bulut " dediğim herhalde anlaşıldı, değil mi?
|
