BM'den Lübnan'a çifte standart
İsrail'in Lübnan'a yönelik sivil-asker ayrımı yapılmaksızın gerçekleştirdiği saldırılardan sonra gözler Birleşmiş Milletler'de (BM) . Peki böyle durumlarda BM ne yapar? Acaba Lübnan İsrail'e bu şekilde saldırsaydı, BM işi böyle ağırdan alır mıydı? Bu çifte standardı anlamak mümkün değil. BM yasasında, BM harekâtları iki bölümde belirtilmiştir. Bunlar, yasasının 6'ncı bölümünde açıklanan ve herhangi bir yerde çıkmış olan çatışma veya çatışmaların sona erdirildikten sonra, o bölgede sağlanmış olan barışın devam ettirilmesine yönelik 'barışı idame ettirme' (Peace Keeping) harekâtıdır. Bu görevlerde BM Gücü sadece, kendilerini savunmaya ( Self Defence) zorunda kalmaları halinde silah kullanma yetkisine sahiptir. Bu görevler daha ziyade diplomasiyi içeren görevler. Mesela Kıbrıs. BM yasasının 7'nci bölümünü içeren görevler ise BM'nin, çatışma çıkan bölgelerde, bizzat barışı temin görevleridir ( Peace Making veya Peace Enforcement) . Bunlar da tamamen savaş şartlarını içeren görevler. BM, halihazır teşkilatı ile savaş şartlarını içeren bu görevleri yapabilecek altyapıya sahip değil. Bu nedenle bu çeşit görevler, bir ülkenin liderliğinde bir uluslararası güce verilmekte ve BM idari konularla ilgilenmektedir. Örnek, Birinci Körfez Harekâtı'nda BM tarihinde ilk defa barışı temin, Somali'de de komuta ve kontrol etmek konumunda kaldı. Bu görevlerde, ülkeler çok dikkatli davranmakta ve hiçbir ülke kendi askerinin ve sivilinin, hayatını tehlikeye atmak istememekte ve bu tür görevlerden kaçınmaktadır.
Arap ülkeleri nerede? İsrail, sivil ayrımı yapmadan Lübnan'ı vuruyor. Para babaları Arap ülkelerinden ses yok. Batılı ülkeler ise sessiz kalmayı tercih ediyor . 60 bin kişilik Lübnan ordusu için dünya kadar dolar alan ve AB ülkelerinden en etkili olanı da sessiz. Doları kasasına koyarken Lübnan'ın sırtını sıvazlayan Fransa, bu ülkeye silah mühimmat satarken bunları nasıl kullanacağı konusunda eğitim vermeyi bile aklına getirmedi. Lübnan da sandı ki, bu silah ve mühimmata sahip olunca, kullanmaya gerek olmaksızın düşman kendiliğinden kaçar. Lübnan, bombalar altında harap olurken Lübnan ordusunun bir tek girişimine dair habere rastladınız mı? Şu meşhur Saddam' ın Cumhurriyet Muhafızları gibi. Deniliyordu ki, ABD askeri Irak'a girerse Saddam'ın kurduğu Cumhuriyet Muhafızları onları perişan eder. Gördük ki bütün bunlar palavra. Lübnan'da da buna benzer bir durum var. İsrail'e karşılık veren Lübnan ordusu değil, Hamas . Demek ki dolar verip silah mühimmat almak yetmiyor. Onu kullanabilecek yürek gerekiyor. Size silah satan AB ülkeleri böyle günlerde sırtını döner, görmezlikten gelirler. Hatta 'yeni silah satarım' diye ellerini ovuştururlar.
Şimdi mi aklınıza geliyor? BM ve AB ülkelerinden yeni sesler yükseliyor, 'Lübnan'a Türk askeri gitsin' diye . Aynı seslere sormak lazım, 'Olimpiyatlar nerede olsun?' deyince neden aklınıza Türkiye gelmiyor? AB üyeliği için aklına Türkiye'yi getirmeyenlerin bugün mü akıllarına Türkiye geliyor? Mama dağıtılınca yandaşları aklına gelecek, savaş olunca da Türkiye. İşte AB'nin gerçek yüzü bu. Türkiye, Ortadoğu'daki bu savaşa, barış temin edilmeden, katiyen karışmamalı ve bu barışın, uluslararası sportif, ekonomik, sanat olaylarını hiç kimseye bırakmayan, ama savaş içeren uluslararası ortamlardan uzak duran, Avrupalı ülkelerce sağlanmasına yönelik politik yaklaşımlar içinde olmalıdır. Avrupalı ülkelerce barış sağlandıktan sonra oluşturulacak aşamada ve barışı devam ettirme 'Peace Keeping' safhasında görev almalıdır.
|