| |
Sol, cumhuriyetin dönüşümünü savunmalı
Uzun zamandır, CHP ve Deniz Baykal üzerine yazı yazmayı kestim. Sol adına yapılan tartışmalar üzerine de... Çünkü Türkiye'de "sol" adına ortaya konan resmin bırakın sola, solun silik bir kopyasına, hatta eskimiş ve yıpranmış bir suretine bile benzer yanı yok. Milliyet'te Derya Sazak'la iki gün süren röportajında Baykal hem kendini "çağdaş sosyal demokrat" olarak tanımlayıp, hem de çağdaş bir demokrasiye karşı tek parti rejiminin "Kemalist Cumhuriyetini" savunmasa bu yazıyı da yazmayacaktım. Üstelik Baykal'ın sol bir anlayış yerine Ankara siyasetine dayalı iki günlük konuşmasının yaptığı solla ilgili tahrifatın bir köşe yazısıyla düzelmeyeceğinin de bilincindeyim. Bu nedenle sadece "cumhuriyet" ve "demokrasi" konusunda, çağdaş sosyal demokrasiyle yakından uzaktan alakası olmayan sözlerini dikkate almakla yetineceğim. Baykal'ın "sosyal" veya "demokrat" ya da "çağdaş" olmasını önleyen temel bir engel var: Konuşmasında "insan" yok. Anlattıkları Ankara ile sınırlı "koltuk siyaseti." Halbuki siyasetin özünü "insan" oluşturuyor. İnsan yaşamını böylesine inkâr ederek siyasal analiz yapmak, Şark diktatörlükleri dışında kalmadı. İşsizlik, sefalet, adaletsiz gelir dağılımı, bölgelerarası dengesizlik, kişi başına gelirin yetersizliği, ortalama ömürün cüceliği, sanayi sonrası üretim biçimine uzaklık, temel hak ve özgürlüklerde eksiklik, kısaca insan o konuşmada yok. Ne var, rejim tartışması.
Baykal, hangi rejimi savunuyor? Şöyle diyor: "Türkiye'de marjinal bir çevre cumhuriyeti etkisizleştirerek tasfiye edecek, demokratikleştirecek, solculaştıracak, Avrupalılaştıracak diye düşünüyor. Türkiye çağdaş değerlere cumhuriyetle yürür; cumhuriyeti kaldırdığınız zaman Ortadoğu'ya döner. CHP bu bilinçtedir." Sadece bu cümleleri deşifre edince bile, CHP'nin neden hiçbir zaman iktidar ve sol bir parti olamayacağını da açıkça görüyorsunuz. "Cumhuriyeti demokratikleştirecekler" diye insanları eleştiren bir demokrat olunamayacağı için, Baykal'ın da solla alakası yok. Ama gelin yukarıdaki cümlelerin şifresini beraber çözelim. Baykal'ın savunduğu "cumhuriyet", belirttiği gibi demokratik değil, solcu değil, Avrupalı değil, o zaman bu cumhuriyet nasıl bir cumhuriyet? Savunduğu, konuşmasının tümünde çekingen bir biçimde belirttiği gibi "Kemalist Cumhuriyet." Baykal'ın, dönüştürülmesini isteyenlere muhalefet ettiği ve savunduğu cumhuriyet, tek parti rejiminin, artık geçerliliğini yitirmiş "altı ok" cumhuriyeti. Baykal, Türkiye'nin çağdaş kavramları içselleştirememiş olmasından güç alıyor. Örneğin, bu söylediklerini, dünyanın hangi fakültesinde "sosyal siyaset" dersinde tekrarlayabilir. Avrupa'da hangi çağdaş sosyal demokrasinin özünü "üretim biçimini değiştirmeden", toplumu batı tipi bir tüketime zorlayarak modernleştirme eğilimindeki bir zihniyet oluşturuyor ki? Baykal, hâlâ AB'nin sosyal demokrasinin yeni çehresini de belirleyen "insan odaklı" temel haklar şartından öylesine uzak ki bugüne kadar Sosyalist Enternasyonal üyeliğinin sürmesini bir kibarlık olarak yorumlamak gerekiyor.
Hep aynı mantık. "Bağımsız Türkiye" kimliğimizdir. G.Afrika da bağımsızdı. Ama "ırkçı" politikası nedeniyle halkın neredeyse tümünü oluşturan zencilerin canına okunuyordu. Halkını sömüren, insanını yok sayan ama bağımsız o kadar ülke var ki. Bağımsızlığın anlamlı olması için o ülkenin halkının zenginliği ve özgürlüğünün yeryüzü standartlarında olması gerek. Baykal'ın projesinde "yönetilenler" ve onların hazin durumu yok. Ankara siyaseti sadece. "Sol cumhuriyeti savunmalı?" Bu ifade, Baykal'ın militer anlayışla özdeşleştiğini, statükoyu savunduğunu belgeliyor. Sol, Kemalist Cumhuriyeti dönüştürmeli. AB'nin resmen kabul ettiği ve anlayışının odak noktasına insanı koyduğu, temel hak ve özgürlükleri kayıt altına aldığı "temel haklar şartı" na denk şekilde demokratikleştirmeli. Cumhuriyet, hanedanın elinden iktidarı alır. Başka bir işe de yaramaz. Üstelik Suriye'de ve Azerbaycan'da olduğu gibi bunu da artık başaramıyor. Cumhuriyet, içi demokrasiyle dolarsa işe yarar. Bizde ise, Baykal'ın gizlice kodlarını verdiği gibi, halka karşı militer bir güçle korunması gereken bir zihniyetin cumhuriyeti var. Bu sol olamaz. Olsa olsa, halka güvenmeyen tek parti rejiminin cumhuriyeti olur. Halbuki bugün çağdaş solun tek hedefi var, insanı, sadece insanı korumak ve yaşam standardı için çabalamak.
|