|
|
Durdurun şu kurtuluş komedisini!
Haber bülteninde izlerken güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim. Efeler diyarı Aydın'ın kurtuluş günü kutlanıyordu. Temsili milis kuvvetlerinden önce şehre Yunan askerleri girdi. Yunan askeri dediğim, üzerlerine ilkokul önlüğünden bozma mavi üniformalar giydirilmiş bizim köy gençleri. Sözde o günleri canlandırıp, esnaftan haraç topluyorlar. Mavi üniformalılar bir mağazaya giriyor. Olan bitenden habersiz dükkân sahibi masasında telefon konuşması yapıyor. Belki de günlerdir sinek avlayıp, kasasına tek kuruş koyamadığı için ödeme isteyen toptancısına dert anlatmaya çalışıyor. Ama dinleyen kim? Mavililer bastırıyor: "Kardeşim bitir şu konuşmayı, hadi gidiyoruz." Esnaf sıkıntılı: "Ya bırakın, işimiz gücümüz var..." Bir başkası kaytarmaya çalışıyor: "Abi benim şimdi işim var, mal gelecek. Siz gidin, ben bir ara gelir teslim olurum..." Ama elin Yunan'ı dinler mi? Adamı yaka paça götürüp, diğer dükkânlardan topladıkları gariban esnafla birlikte meydanda eziyet etmeye başlıyorlar. Bizim yerli palikarya iyice havaya girmiş. Enseye tokat, popoya tekme... Esnaf bunca sıkıntının içinde bir de kendi memleketinde Yunan eziyeti görüyor... Bu arada bir başka grup, meydana çıkan ana caddeyi kesmiş. O dönemin atlı arabalarını bulamadıkları için yoldan geçen otomobilleri çevirip, sözde haraç topluyorlar. Aydın'ın orta yerinde Yunan askeri çevirmesiyle karşılaşanlar şaşkın. Allah bilir ruhsatın arasına Euro koymaya kalkışanlar bile olmuştur. Bu arada tüfekler, piştovlar ateşlenmekte. Neyse ki silahlar kuru sıkı. Yoksa balkonlarda ne kadar genç kız varsa, Kurtuluş Günü Şehidi olacak... Derken, temsili milis kuvvetleri, yani bizim efeler yetişiyor. Sen misin esnafa eziyet eden?.. Yakaladıkları Yunan askerlerini önce şehrin meydanında bir güzel pataklıyorlar. Pataklama dediysem öyle yalancıktan şaplak atmayı anlamayın. Enselere inen Osmanlı tokatları, yerde yatanların bacağına savrulan tekmeler... Hani iş biraz daha ciddiye binse Çevik Kuvvet biber gazı sıkıp, dağıtacak. Öyle bir hınç... Sonunda Yunan askerlerinden biri ayaklarından ağaca asılıyor. Göndere bayrak çekilmiş gibi diğerleri selam duruyor... Bu sırada yaşlı efelerden biri atının üzerinde protokolü selamlamaya kalkıyor. Hayvan patlayan piştov seslerinden ürküp, binicisini üzerinden atmaz mı? Efe, kaidesinin üzerine düşüp, o anda anıt oluyor. Poposunu ovuşturarak kalkarken, alkış, kıyamet... Diyecekler ki, "O günleri unutmayalım, unutturmayalım. Gördüğümüz mezalimi, giriştiğimiz kurtuluş mücadelesini yeni nesillere anlatalım..." Tamam, buna kimsenin itirazı yok. Ama temsili törenleri, ilkokul çocuklarının okuma bayramı temsili düzeyine indirip, bu anlamlı günleri ucuz panayırlara çevirmeye de kimsenin hakkı yok!..
|