Kadın boyun eğmeyince evlilik sona eriyor
Kimi kadınlar vardır; bakmaya doyulmayacak, hemen her erkeğin aşık olup evlenmek isteyeceği güzellikte. Sadece güzeldir ama bazıları. Konuştukça güzellikleri kaybolur, basitlikleri ya da aptallıkları öne çıkar, hoş ama boş kadın olarak gözden düşerler... Kimi kadınlar da vardır ki, ilk görüşte dikkat çekmezler, sıradan bir güzelliğe sahiptirler, hatta çirkin denilebilecek sıradanlıkta. Ama zekaları ve tavırlarıyla insanları öyle bir etkilerler ki, birden güzelleşirler, gerçekten güzel olanları sollayıp, hayranlarının sayılarını artırırlar... Latife Hanım da böyle bir kadınmış. Güzel olmayan güzel! Karizmatik... Bilgisi, zekası, kendinden emin tavrıyla herkesi etkileyen güçlü bir kadın. Bence Mustafa Kemal de onun bu haline aşık olmuş. Görür görmez etkilenmiş, Latife yerine Latif (hoş ve güzel) demeyi tercih ettiği ufak tefek kadından. Latife ise zaten hayranmış hemen hemen her genç kız gibi büyük kurtarıcıya. İzmir'e girdiğinde boynuna atılıp öpmeyi düşündüğü adamı evinde görünce, onunla sohbet edip tanıyınca aşık olmaması mümkün mü? İki insan arasında oluşan çekimi yanındakiler de fark etmiş tabii. Özellikle de Halide Edip Adıvar... Aşklarının ilk tanığı Halide Hanım da diyebiliriz...
ROMANTİK TEKLİF Atatürk'ün evlilik teklifi ise son derece romantik! İki kez sözlü teklifte bulunmuş, üçüncüsünü ise odasındaki resmin arkasına yazmış ve yatağının üzerine bırakmış. Latife Hanım'dan da odasını toplamasını istemiş. Odaya giden Latife Hanım toplu görünce şaşırmış, neden gönderildiğini anlamamış ve resmi arkasına bakmadan duvara asmış... Yaptığı hoş sürprizinin farkına varılmadığını anlayan Mustafa Kemal bozulmuştur mutlaka ama bu kez direkt olarak resmin arkasını okumasını istemiş genç kızdan. İnce davranışı anlayamadığı için çok utanmış Latife. Ve tabii kabul etmiş teklifi... O dönemde yerli yabancı herkesin gözünün üzerinde olduğu, insanların hayranlık ve kıskançlıkla izlediği bu büyük aşk ve evliliğin hikayesi İpek Çalışlar'ın kitabı 'Latife Hanım'da detayları ile anlatılıyor. Elmax'taki aşk sohbetinde de bu hafta bu büyük ve özel aşkı konuştuk İpek Çalışlar'la...
KIRMIZI GÜL... Boşandıktan sonra bir kez karşılaştıklarını, selamlaşarak birbirlerinin yanından geçtiklerini ve Mustafa Kemal'in özel günlerde eski eşine kırmızı gül gönderdiğini; Latife Hanım'ın da Atatürk'ün kabrine bir tanıdık aracılığıyla kırmızı gül yolladığını öğrendim. Tabii sadece aşk yok kitapta. Güçlü ve feminist bir kadının portresi var. Ne istediğini bilen, boyun eğmeyen, hesap soran, sorgulayan, mücadele eden ve riskleri göze alan bir kadın! Sonuçlara katlanmasını da biliyor. Körkütük aşık olsa dahi, köprüleri yakıp yıkmayı göze alarak meydan okumaya devam ediyor. Evliliklerinin yürümemesinin nedeni de boyun eğmeyen bir kadın olması zaten. Çevrelerinde merak edilen husus, bu iki insandan hangisinin diğerine üstün geleceği...
İKİ GÜÇLÜ KARAKTER Bir yabancı gazetecinin yaptığı, "Muhakkak ki birinden biri kaçınılmaz olarak diğerinin karşısında boyun eğecekti. Etraflarındaki hiç kimse bunu söylemedi, oysa herkes bunu merak ediyordu. Latife'nin kendisini korumak için yeterince silahı vardı. Ancak, bugüne kadar her türlü tahakkümü reddetmiş, sürekli metamorfoza uğran o muhteşem zekanın sürekli cazibesi altındaydı. Kim kazanacaktı?" yorumu da bunu gayet güzel anlatıyor. İkisi de güçlü karakterler oldukları ve birbirlerine çok benzedikleri için uyum sağlamaları mümkün olmuyor. Mümkün olması için kadının boyun eğmesi isteniyor ve bekleniyor. Keşke iki taraf da karşılıklı olarak taviz vermeye yanaşsaydı, keşke evlilikleri sürseydi, Atatürk daha uzun yaşayabilir, Latife Hanım'ın aklı ve zekasından, öncülüğünden daha çok yararlanabilirdik...
|