|
|
PKU diye bir şey duydunuz mu?
Ben de duymamıştım. Ta ki, Deniz Atakay adlı bir anne kapımı çalana dek... Çocuğu PKU hastasıymış. 6 yıldır bu hastalıkla mücadele ediyormuş. Evinde oturup, kaderini yaşamak yerine, kendini insanları bu hastalıktan haberdar etmeye adamış. Bir dernek kurmuş. 2004'te yılın annesi seçilmiş. Peki bana niye mi geldi? PKU'dan daha geniş kitleleri haberdar etmenin en kestirme ve etkili yolunun televizyon dizileri olduğuna inandığı için... Tıpkı Rauf Denktaş gibi... Hatırlasanıza,. koca KKTC Cumhurbaşkanı, görüşlerini halka duyurmak için Kurtlar Vadisi dizisinde rol almıştı... Deniz Hanım diyor ki, "Eğer dizi senaristleri, yapımcıları, yönetmenleri bu hastalığı öykülerine katarsa, yüzlerce hastayı kurtarabiliriz..." Düşünsenize bir kere, memlekette Sağlık Bakanlığı'nın görevini bile televizyonlara vermişiz. Ne acı... Gelelim hastalığa... PKU hastaları, protein ile aldığı fenilalanin amino asidini tirozine dönüştüremedikleri için beyinlerinde kalıcı hasarlar oluşuyor. Yani bir süre sonra beyin özürlü hale dönüşüyorlar. Bunu anlamanın tek yolu doğum sonrasında bebeğin topuğundan alınacak bir damla kanın test edilmesi. Aslında Sağlık Bakanlığı 1993'ten beri bu taramayı zorunlu kılmış. Ama denetleyen kim? Ülkemizde 5 evlilikten birinde PKU'lu bebek doğumu gerçekleşiyor. (Oranın yüksekliğine dikkatinizi çekerim.) Eğer hastalık, zamanında teşhis edilemez ve ömür boyu sürecek protein diyeti uygulanmazsa, bebek birkaç ay sonra beyin özürlü biri haline dönüşüyor. Ben, Lorenzo'nun Yağı filmi ile ALD hastalığından haberdar olmuştum. Devlet Tiyatroları'nda sahnelenen Tek Kişilik Düet oyununun ardından ise MS hastalığını keşfettim. Buradan yazarlara, senaristlere, yapımcılara çağrıda bulunuyorum. Öykünüze ekleyeceğiniz PKU hastası bir karakterle pek çok canı kurtarmanız mümkün... İrtibat için: PKU Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Tel:0216 349 43 36 0312 432 28 10 www.pkuaile.org
|