Kana kana piyasa!
Ne çirkin pazarlık. Tarihin trajedileri, insan acıları, halkların nefretleri, günümüzün kaygıları, kinleri üstüne "diplomasi" alışverişte. Çok kutsanan "piyasa" bu. Sen şeyi şey yaparsan ben de ötekini şey etmem. Sömürgeci ve emperyalist, bazen ırkçı, katliamcı "Kapitalizmin ahlakı"nın; hukuk, kanun, insan hakları, tarih, hatıra, insanlık, utanç, ayıp, yalan, gerçek üstüne "ilke"si bu. Avrupa'nın en şirret, en küstah devlet adamlarından biri olmakta kararlı Sarkozy'nin piyasaya sürdüğü takas böyle bir şey. "Sen şunları yap veya yapma, ben de soykırım meselesini geçirmeyeyim." Doğrusu, bizim de "piyasa"ya tam takım girişimiz her tür takdirin ötesinde. Az veren maldan, çok veren candan!
Oysa "ilke" şudur: İktidarlar, parlamento çoğunlukları o gün nasıl düşünürse düşünsün, insanların "başka türlü düşünme, yorumlama, eleştirme, konuşma, yazma hakları"nı ellerinden alamazlar. Türkiye maalesef "ilke"yi savunamıyor. Çünkü, nasıl "Bizim Adalet Bakanı" orada "Soykırım yoktur" derse hapse girecekse, teorik olaraktan; onlarınki de tam tersi görüşle burada hapse girebilir. "İlke", özgür bilgi, tez, düşünce ve tartışma olacaksa, biz yokuz! "İlkemiz" olmayınca da, tam bezirgan öfkesiyle, ticareti, ihaleyi vesaireyi tezgaha koyuyoruz. Karşımızdaki Fransız bezirganlar gibi.
"İlkesiz" Fransız politikacının geçmiş onca günahı arasında nasıl bir de "Cezayir katliamı" var ve kiminde ondan ötürü utanç pek yoksa; Kökten reddiyeci, zerre hatırlamayan, hak hukuk tesliminden hoşlanmayan, tarihin dikenine asla katlanamayan "ilkesiz" kafamız da, Cezayir meselesinde, "Mağdur Müslüman Cezayir isyanı"nı değil, sömürgeci Fransa'yı desteklemiş olduğumuzu unutuveriyor. CHP iktidarı biterken İsrail'i tanımış Türkiye: Menderes Hükümeti, 1952, ABD emriyle Kore'ye asker göndermiş, NATO'ya yeni girmiş, üstelik BM Güvenlik Konseyi'nin altı geçici üyesinden biri. BM'de, Fransa'nın Cezayir'de yaptıklarının kınanması teklifine Ankara'dan koca bir ret. 1956'da Süveyş'i millileştiren Mısır'a karşı İngiltere, Fransa, İsrail saldırısına destek veren; 1958'de Lübnan İç Savaşı'nda ABD emriyle, Müslümanlara da değil, Hıristiyanlara silah göndermiş "Müslüman" ve "ezilen uluslara örnek" ülke.
Bir de şu var: Bu topraklarda sürülmüş, ölmüş, öldürülmüş ve öldürmüş Ermeniler bir zamanlar kendi hayatlarını da oyuncak yapan emperyalizmin kimi mirasçılarının bugünkü şefkatini hissedebilseler çok şaşırırlardı. Son dönem Osmanlı mirasını, ona damga vurmuş İttihat Terakki'ninkini şiddetle reddederek, liderlerini yurda canlı sokmadan kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin; o mirasın aslında en karanlık sayfalarından birini hiç tartışmadan sahiplenmekteki kararlılığı da Saray'ın ve İttihatçıların gözlerini yaşartırdı. Cezayirlilerin, Ruandalıların, Tutsilerin, Tunusluların, Faslıların, Vietnamlıların, kara Afrika'nın, okyanusların çok köşesindeki yerlilerin de insanlık suçlarına karşı bu "Fransız öpücüğü"nden çok duygulanacakları gibi. Ama; her yerde, Fransa'da da, burada da "ilke"yi, insanı, hakikati savunanlar hep oldu. Mesela 1871'de, Paris'te, Prusya ile işbirliği yapan Fransa burjuvazisi, sağı, ordusu, Cezayirlileri değil, başka Fransızları katlediyordu, "başka bir şey hayal eden" Komün'ü kazımak için.
Tarih, insanlık suçlarının takdiri, trajedilerin ortak bilinci, nefretlerin ortadan kaldırılması, halkların, insanların yakınlaşması, hakikatin aranması, ilkeler, özgürlük, hukuk, demokrasi; "Oportünist bezirganlar piyasası"na bırakılamayacak kadar hayati işler olmalı.
|