|
|
 |
 |
 |
 |
| 'O parayı senden ya da Yıldırım'dan alacağım'
|
|
Ne olduysa yaklaşık üç ay önce oldu. Star Gazetesi'nin başarılı muhabiri Aygün Özipek, Meriç Tunca vasıtasıyla bana ulaştı. "Abi bir adam var. Elinde çok önemli belge ve bilgi varmış. Yazılı basında bana, televizyonlarda da sana çok güveniyormuş. Ancak ikimize konuşurmuş" dedi. Söz konusu kişi ile gazete yakınlarında bir lokantada buluştuk. Sevgili Ersin Düzen de yanımızdaydı. Ben adamı hiç tanımazdım. Cihan Oskay bana kendini tanıttı ve bir defter açıp, zamanında şike işlerine girdiğini, Aziz Yıldırım'dan para aldığını, bunları dağıttığını anlatmaya başladı. Ve
bunları televizyonda da konuşması için bizden 10 bin euro ve ailesi için Amsterdam'a uçak biletleri talep etti.
'LASTİK GİBİ UZATABİLİRİM'
Yayıncılık etiğinde böylesi haberlere para verilir mi, verilmez mi bilemiyorum ama bizim lügatımızda, anlayışımızda böyle bir şey yok. Adamı refüze ettik. Üstelik anlattığı hemen her şey delilsiz ve belgeye dayanmıyordu. Ayrılmadan önce Cihan Oskay'ı kenara çekip, gerçek amacının ne olduğunu sordum. "Bak hoca" dedi, "Ben bu parayı ya atv'den ya da Aziz Yıldırım'dan alacağım. Beni atv'de konuşturursan elimdeki bu bilgileri bir lastik gibi uzatıp farklı şeyler de söyleyebilirim. Sen paradan haber ver." Peki "Hollanda'ya niye gitmek istiyorsunuz" diye sorunca, "Ailemi gönderip ben de oraya tüyeceğim. Amsterdam'dan da Güney Kıbrıs'a, Larnaka'ya geçmem gerek" dedi. Söyledikleri çok tuhaftı. Amsterdam neresi, Larnaka neresi. Bir Türk vatandaşı Larnaka'ya niye gitsin ki? Fakat bu arada aynı adam mimikleri, tavırları ve konuşma şekliyle bende çok ciddi ruhi problemleri olduğu imajını yarattı. Daha sonra yaptığım araştırmada uzun yıllar restoran işlettiğini öğrendim. Ortaklarına önemli miktarlarda borçlar taktığını tespit ettim. Üstelik ciddi bir bilgi de, aynı kişinin bazı kara para aklama operasyonlarında rol üstlendiğiydi.
KOSKOCA BİR YALAN!
Önceki gece aynı adam Telegol'de belli konuşmalar yaptı. Dinlediğim bölümde benimle hiç görüşmediğini, bundan 8 ay önce karısının ameliyatı için yardım istediğini söyledi. Tabii ki koskoca bir yalan. Bu olaya Ersin Düzen şahit, Aygün Özipek şahit. O esnada restoranda yemek yiyen Kazım Kanat ve Gürcan Bilgiç de şahit. Lokanta personelinin neredeyse yarısı, dün bana o adamı hatırladıklarını söylediler. Şimdi gelelim kırıldığım noktaya. Serhat Ulueren'in benimle ilgili açıklamaları son derece üzücü. Ben hiç bir zaman Telegol'ün pazartesi geceki haberciliğine laf söylemediğim gibi, "Cihan Oskay'ın anlattıkları tümüyle yalandır" demedim. Ama Oskay'la; o şimdi temiz futbolun peygamberliğine soyunmuş adamla daha iki ay öncesi neler yaşadığımı detaylı olarak anlattım. Üstelik o adamın söylediği bir kısım lafların da yaşanmış olabileceğini düşünüyorum.
REYTİNGE İHTİYACIM YOK
Sevgili Serhat benim Telegol üzerinden reyting yapma arzumu belirtmiş. Ey sevgili Serhat. O Telegol'ü ben yarattım. O Telegol uğruna 5 kurşun yiyip, hayatımdan oluyordum. Ama bir gün çıkıp, "Ben bu 5 kurşunu sizin yüzünüzden yedim" demedim. Sizlerle önemli dosyalara imza attık. Ama bir gün çıkıp, "Sizin yüzünüzden, bu dosyalar nedeniyle ölüyordum" demedim. Üstelik benim reytinge de ihtiyacım yok. Bu ülkenin en büyük televizyonunun spor yorumcusuyum. Ayrıca "Santra ekibinin gerçek yüzlerini göstereceğim" demişsin. Buna daha da fazla kırıldım. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. Madem bizde yüz yok, sen niye "Abi, hocam" diye hitap ediyorsun, niye bizimle ailece görüşüyorsun? Bütün bu olayları naklen yayın stresine veriyorum. Çünkü Serhat'ta çok emeğim var.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
