YAZARLAR

12 Ocak 2017, Perşembe
Fuarların geleceği tehlikede mi?
HALİT BOLKAN Fuarların geleceği tehlikede mi?
Yazarın Tüm Yazıları

Otomobil fuarlarının çok uzun bir geçmişi var. 1898 yılında Paris'te ilk otomobil fuarı düzenlenmişti. Birçok marka ve modeli tüketicilerle buluşturma fikri hızla kabul gördü ve dünyanın önemli şehirlerine yayıldı. Başlangıçta büyük bir satış showroom'u gibi hizmet gören fuarlar, gittikçe teknoloji ve gelecek şovu hüviyetine de kavuştu. Ulaşım ve iletişim olanakları arttıkça fuarların önemi de arttı. Otomobil markaları yeni modellerini ve gelecekte üretmeyi planladıkları modellerin konseptlerini fuarlarda sergileyerek kamuoyunun nabzını ölçmeye ve stratejilerini test etmeye başladılar.

Avrupa'da Cenevre, Paris, Frankfurt, ABD'de Detroit ve Los Angeles, Uzak Doğu'da Tokyo, Pekin ve Şanghay en önemli fuarlar olarak kabul ediliyor. Uluslararası fuar takvimine girmeyi başaran İstanbul Autoshow da bölgemizdeki en önemli fuarlar arasında yer alıyor. Aralık'ın son haftası gelen bir haber 2 yılda bir düzenlenen İstanbul Autoshow'u bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. VW, Audi, Porsche, Seat, Skoda, Bugatti, Bentley, Lamborghini, Citroen, Infiniti, DS, Subaru, Kia, Suzuki, Mazda ve Volvo, fuara katılmayacağını açıkladı. Volvo zaten dünya çapında 5 fuar (Cenevre, Detroit, Los Angeles, Pekin ve Şanghay) dışında hiçbir fuara katılmıyor. Sebep olarak markalar için ortalama 2 milyon 500 bin liralık maliyet gösteriliyor. Henüz kesinleşmese de İstanbul Autoshow'un ertelenmesi mümkün görünüyor.

Peki, fuarlar gerçekten eskisi gibi markaların işine yarıyor mu? Harcadıkları bütçelerin karşılığını alabiliyorlar mı? 2016 Paris Otomobil Fuarı'nda da benzer bir gelişme yaşanmıştı. Başta Ford olmak üzere Mazda, Rolls-Royce, Lamborghini, Aston Martin, Bentley gibi bazı markalar fuara katılmamıştı. Onlarca markanın yüzlerce yenilik sergilediği bir fuarda basının hangi modelleri öne çıkaracağı, harcanan milyonlarca Euro'ya karşılık ne kadar haber karşılığı bulacaklarından emin olamamak, bu kararın arkasındaki en önemli neden olabilir mi? Bence öyle. İletişim kanallarının bu kadar geliştiği bir dönemde sanal bur fuar bile yapmak mümkünken bu kadar yüksek bütçelerle çabalamaya gerek var mı? Daha da ötesi GM'in 1949-1961yılları arasında ABD'de düzenlediği Motorama etkinliği geleceğe ışık tutabilir mi? GM Motorama etkinliğinde yeni modeller, konseptler ve teknolojiler tanıtılırken, markaya özel fuar denilebilecek bu kurgu, aynı yıl farklı şehirlerde de tekrarlanıyordu. Büyük otomobil gruplarının bugün de yapabileceği bir aktivite. Böyle giderse otomobil fuarlarının büyük tehlike altında olduğunu söyleyebiliriz.

Türkiye otomobil tarihi açısından en önemli günlerden biri hiç kuşkusuz 19 Aralık 1966'ydı. İlk seri üretim yerli otomobil Anadol, o tarihte bantlardan çıkmaya başladı. Anadol ile ilgili kapsamlı bir haberi ilerleyen sayfalarda bulacaksınız ama hayatının 18 yılını 1967 model Anadol ile geçirmiş biri olarak, Türk otomotiv sektörünün temel taşlarından biri olan bu otomobili anmadan geçmek istemedim. Anadol'a emeği geçen herkese şükranlarımı sunarım. Bir teşekkür de hala Anadol sahibi olup, gelecek nesillere ulaşmasını sağlamak için onlara gözü gibi bakan Anadol tutkunlarına. Bir gün 1967 model Anadol A1 sahibi olmak, çocukluğumun kahramanı olan bu otomobille ailece dolaşmak en büyük hayallerimden biri. Umarım gerçekleştirebilirim.

Barış, huzur ve başarı dolu bir yıl dilerim…

SON DAKİKA