Röportaj: Sanat dünyamızın renkli isimlerinden Özkan Uğur
Özkan Uğur, sanat dünyamızın en yetenekli ve renkli isimlerinden bir tanesi. Fuat Güner'in deyimiyle "MFÖ'nün kınalı kuzusu" o. Şöyle bir durup düşününce, bu adamla ilgili aklımıza hep güzel şeyler geliyor, mutluluk verici şeyler.
- Daha evvel verdiğiniz bir röportajda, "Mazhar ve Fuat yaptı diye ben de solo albüm yapmak zorunda değilim..." gibisinden bir söyleminiz vardı.
- ÖU: Evet, grup olarak müzik yapmadığımız bir dönemdi. Hep içimde kalan bir şeydi tiyatro yapmak. Anne ve babama çok yalvarmıştım beni konservatuarın tiyatro bölümüne yazdırsınlar diye. Böyle bir boşluk olunca da tiyatro yaparak değerlendirmek istedim. İlla ben de CD yapayım diye bir düşüncem olmadı.
- Peki solo albüm olmasa da, solo sahne çalışmalarınız olabilir mi?
- ÖU: Önümüzdeki aylarda konserler düşünüyorum, "Özkan Uğur Show" gibi. Şimdi detay vermeyeyim, sürpriz olsun. Albüm tarafına gelecek olursak, senin de bildiğin gibi artık albümler satılmıyor. Ancak YouTube gibi dijital platformlar düşünülebilir. Eğer çok istek olursa da yaparız belki albüm.
- MFÖ'nün klasikleşmiş albümlerinin plak versiyonları tekrar basılır mı acaba? Çünkü günümüzde bu tip eski basım plaklardan çok az var ve plak koleksiyoncuları yüksek fiyatlar karşısında pek de memnun değil. Mesela "Vak The Rock" için 450-500 TL'lik fiyatlar isteniyor.
- ÖU: E, ben kendi plağımı internetten satın aldım (Kısa süre şaşkınlık ve sessizlik...).
Tabii... Bende plak yoktu. İnternetten bir baktım, "Peki Peki Anladık" plağı var. Aradım verilen numarayı. Başladık konuşmaya (Hem gülüyor hem de adamın sesini taklit ederek konuşuyor):
"Ben Özkan, almak istiyorum bu plağı."
"Abi 2 tane var elimde. Bir tanesi 450, diğeri 150 lira. Ama 150 liralık olan çizik abi, 450 lira olan temiz abi."
Ve 450 liraya aldım ben o plağı. Birkaç tane albüm aldım yani öyle. Plaklarımızın yeniden basılması konusuna gelecek olursak, henüz öyle bir teklif ya da durum yok. Biz de pek üzerinde durmadık. Biz konserlerde söylüyoruz, canlandırıyoruz bire bir. Öyle daha güzel oluyor.
- Daha evvel verdiğiniz bir röportajda, "Mazhar ve Fuat yaptı diye ben de solo albüm yapmak zorunda değilim..." gibisinden bir söyleminiz vardı.
- ÖU: Evet, grup olarak müzik yapmadığımız bir dönemdi. Hep içimde kalan bir şeydi tiyatro yapmak. Anne ve babama çok yalvarmıştım beni konservatuarın tiyatro bölümüne yazdırsınlar diye. Böyle bir boşluk olunca da tiyatro yaparak değerlendirmek istedim. İlla ben de CD yapayım diye bir düşüncem olmadı.
- Peki solo albüm olmasa da, solo sahne çalışmalarınız olabilir mi?
- ÖU: Önümüzdeki aylarda konserler düşünüyorum, "Özkan Uğur Show" gibi. Şimdi detay vermeyeyim, sürpriz olsun. Albüm tarafına gelecek olursak, senin de bildiğin gibi artık albümler satılmıyor. Ancak YouTube gibi dijital platformlar düşünülebilir. Eğer çok istek olursa da yaparız belki albüm.
- MFÖ'nün klasikleşmiş albümlerinin plak versiyonları tekrar basılır mı acaba? Çünkü günümüzde bu tip eski basım plaklardan çok az var ve plak koleksiyoncuları yüksek fiyatlar karşısında pek de memnun değil. Mesela "Vak The Rock" için 450-500 TL'lik fiyatlar isteniyor.
- ÖU: E, ben kendi plağımı internetten satın aldım (Kısa süre şaşkınlık ve sessizlik...).
Tabii... Bende plak yoktu. İnternetten bir baktım, "Peki Peki Anladık" plağı var. Aradım verilen numarayı. Başladık konuşmaya (Hem gülüyor hem de adamın sesini taklit ederek konuşuyor):
"Ben Özkan, almak istiyorum bu plağı."
"Abi 2 tane var elimde. Bir tanesi 450, diğeri 150 lira. Ama 150 liralık olan çizik abi, 450 lira olan temiz abi."
Ve 450 liraya aldım ben o plağı. Birkaç tane albüm aldım yani öyle. Plaklarımızın yeniden basılması konusuna gelecek olursak, henüz öyle bir teklif ya da durum yok. Biz de pek üzerinde durmadık. Biz konserlerde söylüyoruz, canlandırıyoruz bire bir. Öyle daha güzel oluyor.
- Hiçbir anlama gelmeyen sözlü, çok güzel şarkılarınız var. Bunlar nasıl ortaya çıkıyor?
- ÖU: Özkanca benim dilim. Şarkıları bestelerken söylediğim şeyler bunlar. Ağzınızla melodiler yaparken anlamsız kelimeler çıkabilir. Mesela "Sude" öyle doğmuştur. Şarkının Sude kısmını bitirmiştim. Sonra da Mazhar'a gittim, söz yazalım diye. Mazhar da "Söyle bakayım bana, yazayım" dedi. Ben de ağzımla yaptığım melodileri söyledim, "Habuyadafeste falan, al işte sözler bunlar" dedim. Mazhar da "Düzenleyerek böyle söylemen daha doğru olur" dedi ve şarkı da çıkmış oldu.
- Sizi Beter Ali olarak da gören var, MFÖ'nün "Ö"sü olarak da gören var, yalnızca Özkan Uğur olarak seven de var. Mesela bir dizi karakterinin üzerinize yapışması canınızı sıkar mı? Örneğin YouTube'daki yeni şarkınız Aynada'nın (Poyraz Karayel) yorumlarından bir tanesinde şöyle denmiş: "Şarkıda her an kelmangee mage kakoo kakoo şugarkee mage kakoo kakoo diyecekmiş gibi hissediyorum."
- ÖU: Farklı karakterler sonuçta. İnsanlar karşılaştırma yapabiliyor, özdeşleştirebiliyor. Oyunculuk böyle bir şey. Bir o karakter olursun, bir bu karakter. Beter Ali ya da başka bir karakter... Onlar sonuçta birer karakter, ama Özkan Uğur değil.
- Üzüldüğüm bir nokta ise, ben belki de bu adamı (Özkan Uğur'u yani) belki de bir daha kuliste yakalama fırsatı bulamayacağım...
- ÖU: Fotoğrafımızı çekeriz. Ondan sonra bir başka konsere gelirsin. Ondan sonra yine kulise gelirsin konuşuruz ve belki bir gün ben de senin konserini izlemeye gelirim grupla çaldığında. :)
- Umarım, bu gerçekten çok güzel olurdu! Cennet Mahallesi projesine nasıl dahil oldunuz?
- ÖU: Türker İnanoğlu'ndan teklif geldi. Çekimler o sıra Şile'de yapılıyordu ve bizim yazlık evimiz de oradaydı, bana da uygun geldi. Arada izliyordum diziyi ve gülüyordum da. Bazı insanlar "Ay ne kadar yavan" gibi yorumlar yapabiliyor, ama orada gerçek bir şey var. Bir roman mahallesi var, onların yaşantısı var ve Cennet Mahallesi'nde her şey çok sahiciydi. Senaryo da çok güzeldi. Ben orada Beter Ali karakterini canlandırırken bir yandan da romanca şarkılar söylemek istedim ve bunları araştırmaya başladım. Türkçe olmayanları ama (Komangeee gako gakooo :) ) ve bayağı da ilgi çekti. Hatta Babazula ile bir çalışma yapmıştık "Sıpa" diye ve onu da bir kerede kaydetmiştik. Altyapı onlara, üst yapı da bana ait. "Bir kerede kaydedin" dedim. Çünkü belli değil o an söyleyeceklerim, tekrarı yok bir daha. Ondan sonra Cennet Mahallesi'nde oynarken de o attığım şeyleri ezberleyerek oynadım. Yani o anda çıkan şeyler.
- Yeni nesil gruplardan hangilerini dinliyorsunuz?
- ÖU: Mor ve Ötesi var, Duman var, KES var. KES çok iyi bir müzik yapıyor. Bana King Crimson'ı hatırlattı. Bizden havalar var, inşallah devam ederler. Arabamda dinlediğim bir gruptur.
- Barış Manço, Erkin Koray, Edip Akbayram ve Ersen gibi isimlerle çalıştınız. Anadolu pop-rock zamanlarında da çok güzel işleriniz var. Geriye dönüp baktığınızda, neler söyleyebilirsiniz o günler için?
- ÖU: Grupların kişilikleri, kategoriler vardı o zamanlar. Şimdi pop müzik denilince her şey birbirine giriyor. Aslında o zamanlar rock, hafif müzik, Anadolu rock, gruplar, hepsi ayrılırdı. Beraberlikler daha hoştu. İnsanlar paylaşımcıydı. Müzisyenlerin arasındaki iletişim olsun, çalışmaları olsun, gayet güzel ilerliyordu. Kimse kimseyi kıskanmıyordu. Yardımlaşma çok önemliydi (Zaten o dönemde müzik yapan birçok kişi de tıpkı Özkan Uğur gibi düşünüyor - Mahmut).
- Size imzalatmak için yanımda bir plak getirdim, Hey Koca Topçu (Genç Osman). Kurtalan Ekspres zamanlarınızdan.
- ÖU: Grup olarak Yeniçeri kıyafetleri giymiştik ve Boğaziçi Köprüsü'nün açılışındaydık. Sakallar, saçlar böyle. Barış Manço'yu bilirsin zaten. Kaftanıyla, duruşuyla, tarzıyla bir ozan tarzı vardır. "Genç Osman" şarkısının da sözleriyle ilgili olsa gerek biz o köprünün açılışında bulunmuştuk (Köprü, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 50. yıldönümü şerefine devlet töreniyle hizmete açılmıştı). Fotoğrafımız da 45'liğin arka tarafında yer alıyor. Sahneye o kıyafetlerle çıkmadık tabii. Enstrümanları çalmak zor olurdu.
- Bir de "Çağrı" adında enstrümantal şarkınız var Kurtalan Ekspres ile (YouTube'da gördüm). Almanya'da basılan bir Barış Manço - Sarı Çizmeli Mehmet Ağa kasetinde yer alıyor. Akustik gitarda Barış Manço. Yaylı tamburda Ohannes Kemer. Tumbada Nur Moray. Perküsyonda Celal Güven ve bass gitarda da siz. Alıp götüren, moda sokan bir çalışma.
- ÖU: Hatırlamıyorum (şaşkın bir şekilde). Hatırlamıyorum, ama dinlemek isterim bir şekilde. Şarkının linkini bana e-mail olarak atar mısın? (Daha sonra linkini attım, dinledi ve çok hoşuna gitti. - Mahmut)
- Sosyal medyada sadece Instagram'da varsınız. MFÖ'nün resmi bir Facebook sayfası yok?
-ÖU: MFÖ'nün hayranları var, onlar yapıyor yapılması gerekeni (gülümsüyor). Fan kulüpler var. Onlar yapıyorlar, biz pek uğraşmıyoruz. Zaten sevenlerimiz bizi takip ediyorlar.
- Fuat Güner sizin için, "Özkan, bizim kınalı kuzumuz, gruba geldiğinde yanakları pembe pembeydi. Onun gibi bir yetenek zor bulunur. Mazhar ile aramızdaki dengeyi sağlayan adam odur" demişti bir röportajında. Peki siz ne dersiniz onlar için?
-ÖU: Onlara katıldığımda 18-19 yaşındaydım. Onlardan çok şey öğrendim. Onlar benim için bir okuldur. Nasıl beste yapılır, vokal yapmak, eşlik etmek... Onlardan çok şey öğrendim. Zaman içinde egolar öne çıkmıştır tabii, ama grup olmanın da en önemli tarafı, egoları ıslah etmektir. Zaman zaman anlaşmazlıklar, savaşlar olmuştur, ama bir şeye inandık ve yaptık. Yaptığımız şeyin karşılığını da görünce MFÖ'nün sorumluluğunu devam ettirmek zorundayız. Birbirimize bağlıyız.
- MFÖ, dünyada on yıllar boyunca dağılmadan aynı kadroyla bir arada kalabilen sayılı gruplardan...
- ÖU: Bunun temeli, egoları geride bırakmak. Bir de arkadaşlığımız, dostluğumuz var. Aynı mahalledeniz. Onların Kaygısızlar diye bir grubu vardı. Kaygısızlar'la çaldıkları vakit bizim de amatör bir grubumuz vardı. Hep hayal ederdim, "Acaba ne zaman ben de Kaygısızlar'da çalacağım" diye. Davulcularıyla tanışmış ve prova yerlerine gitmiştim. Fuat da vardı o gün ve hep beraber çalmıştık. O gün bugündür de birlikte çalıyoruz Allah'a şükürler olsun. Böyle de gidiyor.
- AROG'taki zaman makinesi sahnesi fikri kimindi (Yoldayken bir anda aklıma düştü)?
- ÖU: Cem Yılmaz'ın tabii ki. GORA'daki karakterden de bildiği için öyle bir sahne yazmış, bunu Özkan oynar diye.
- Son olarak, unutamadığınız iyi ya da kötü bir anınızdan söz eder misiniz kısaca?
- ÖU: Kanlı konser dediğimiz bir konser var, MFÖ zamanında. Ben sahnenin sağ tarafında yer alıyorum. Elimde bass gitar var ve hareketliyim. Bir şarkının finaliydi. Finallerde hani gitar aşağıya doğru iner çıkar ya, sallarsın final yaparken. Tam indirirken Mazhar da eğilmiş meğerse. Ayağa kalkarken kafasına benim gitarın sapı geldi. Ara vermiştik konsere. İçeri gidip sargı falan yapılmıştı, tetanoz aşısı olmuştu. Sonra da tekrar çıkmıştık konsere. O konseri unutamam.
- Vakit ayırdığınız için, güler yüzünüz için, nazik davranışlarınız için ve her şey için çok teşekkür ederim.
Ve tabii ki yardımları için Serdar Karaoğlu'na da çok teşekkür ediyorum.
Not: Bu röportaj, 25 Şubat 2016 tarihinde, Bostancı Gösteri Merkezi'ndeki MFÖ konserinin hemen öncesinde gerçekleştirildi ve daha önce Takas Pazarı müzik dergisinde de yayınlandı.