Ali Bayramoğlu

03 Ocak 2013, Perşembe

Çetelerden böceklere…

Akla, Susurluk çetesi tarzı dışa dönük devlet politikaları değil, içe dönük devlet kavgaları geliyor. Muhtemelen çatışmanın aktörleri de dünden farklıdır. Ama Susurluk tutanaklarında tarif edilen mekanizma yaşamaya devam ediyor.

Anımsayan kalmamıştır, Yargıtay ilgili dairesi Susurluk Çetesi davasına ilişkin "gerekçeli kararı"nda şu satırlar yer alıyordu: "Terörle mücadele adı altında da olsa, bir hukuk dışı örgütlenmeyle, devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine, kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmak, devleti hukuk devleti olmaktan çıkarır..." Ve şu satırlar: "(Gelişmeler)... olayın derinliğine, devlet içini de kapsayacak şekilde çok yönlü araştırılmasını gerekli kılmıştır. Bu bağlamda yapılan soruşturmalar, ulaşılan bilgi ve belgeler, olayın arkasındaki bilgilerin çözülmesinin güç, karmaşık ve duyarlı makamları ve görevlileri de kapsayacak ölçüde olduğunu ortaya çıkarmıştır. Mahkumiyet verilen sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi, devletin yetkili organlarınındır..." Korkut Eken bu suçlardan mahkum olduğunda üç general çıkıp şöyle demişti:

"Korkut Eken bir kahramandır, her şeyi bizim bilgimiz dahilinde yaptı..." Buna karşılık Korkut Eken şunları söylemişti: "Çatlı'yla irtibat kurdum. Çünkü Avrupa'da çok gücü ve potansiyeli vardı. Görev teklif ettim, kabul etti. Özellikle Avrupa'daki PKK'lı liderlerin yerleri, faaliyetleri konusunda faydalı raporlar getirdi. Bugün çoğu siyasi Çatlı'yı tanımadığını söylüyor. Oysa Çatlı bakanların odasından çıkmazdı. Ben ise Çatlı'yı tanıdığımı söylediğim için cezaevine giriyorum..." Mahkeme kayıtlarında başka hususlar da vardı. Haluk Kırcı'nın söyledikleri ve Korkut Eken'in kabul ettikleri bunlar arasında yer alıyordu. Eken, İsrail'in Hospro firmasınca hibe edilen Uzi marka suikast silahlarını, Mehmet Ağar'ın emriyle Çatlı'ya verdim diyor, Çatlı'nın görevinin rapor yazmakla sınırlı olmadığını itiraf ediyordu. Ağar ise, bu emri verdiğini kabul ediyor, ancak bu iş devlet sırrı kapsamında olduğu için yargıya bilgi veremeyeceğini söylüyordu... Ya Çatlı kimdi? "Bahçelievler katliamı"ndan aranan bir sanık... Peki, itiraf edenler kimdi? Dönemin MGK üyesi Genelkurmay Başkanı (Doğan Güreş), dönemin MİT Müsteşarı ve yine MGK üyesi Jandarma Genel Komutanı (Teoman Koman), dönemin Güneydoğu'daki Asayiş Bölge Komutanı (Necati Özgen) ve 14 orgeneralden oluşan komuta kademesinin kendi dönemlerinde parçası iki diğer orgeneral daha (Hasan Kundakçı ve Adnan Doğu)... Ayrıca, dönemin iki farklı Emniyet Genel Müdürü (Mehmet Ağar ve Saffet Arıkan Bedük) ve iki farklı Olağanüstü Hal Bölge Valisi (Hayri Kozakçıoğlu ve Ünal Erkan)...

Bu durumda ortaya çıkan ürpertici tabloyu nasıl yorumlamak gerekir? Susurluk'un ana gövdesi, devletin bizzat kendi raporlarında itiraf edildiği gibi, istenmeyen unsurları bertaraf etmek için sistemleşmiş, devletleşmiş gayrimeşru ilişkiler ve eylemler şebekesinin kanlı öyküsüdür. Beteri şu; Susurluk davasında hüküm veren mahkeme heyetinin gerekçesinde yer alan şu sözler: "Silahlı teşekkülün ancak bir bölümü yargılanmıştır; devletin koruma kalkanı bazılarını korumakta ve bu hukukun üstünlüğü ilkesine zarar vermektedir, bu çerçevede yasa dışı uygulamalar, keyfilik vardır. Suç işleyen yüksek bürokrat ve siyasetçiler de yargı önüne çıkarılmalıdır. Ama bunu engellemek için siyasi ve yasal düzenleme ve manevralar yapılmaktadır..." Evet, aslında hastalık belliydi, açıktı. Üzerine gerçekten gidildi mi? Hayır…

Aynı mekanizma devam ediyor Korkut Eken hapis yattı, Ağar hapiste, ama suç alanı hâlâ karanlık. O suç alanı yeni kendisini hissettiriyor… 2012'nin son 2013'ün ilk günleri yine aynı tartışmalara, derin devlet tartışmalarına sahne oluyor. Başbakanın çalışma ofisinde yansıtıcılı, yani dışarıdan mobil bir araçtan dinlenen bir böcek bulunuyor. Ve başbakan devlet içi güç kavgalarına, kurumlara işaret ediyor ve derin devletin bitmediğini, mücadelenin sürdüğünü söylüyor. Süreklilik ürkütücü… Muhtemelen failler değişiktir. Akla Susurluk çetesi tarzı dışa dönük devlet politikaları değil, içe dönük devlet kavgaları geliyor. Muhtemelen çatışmanın aktörleri de dünden farklıdır. Ama, yukarıda Susurluk tutanaklarının tarif ettiğini mekanizma yaşamaya devam ediyor. Sorun işte budur. Değişim yaşanıyorsa, hedefi işte bu olmalıdır.

SON DAKİKA