İdris Kardaş

İdris Kardaş

19 Eylül 2017, Salı

Güvenlik Konseyi koridorlarında Türkiye hatırası

Yaklaşık 3 bin 300 yıl önce Anadolu'da konumlanan dönemin büyük gücü olan Hititler ile Mısırlılar arasında Suriye'nin kuzey batısındaki ticaret şehirlerine hakim olmak için Kadeş savaşı gerçekleşir. Tarihi kaynaklar savaşın bir kazananı olmadığını söyler. Ancak iki ülke arasında bir barış anlaşması imzalanır ve Hitit'lerin elinde olan bir kopyası binlerce yıl sonra Çorum'da bulunur. Mısır Kralı 2. Ramses ile Hitit Kralı 3. Hattuşili arasında imzalanan bu metinden kısa bir alıntı yaparak ilerleyelim.

"Aramızda daima olarak iyi kardeşlik ve iyi sulh kurdum. Mısır memleketi ile Hitit memleketi arasındaki münasebetlerde iyi kardeşliğin ve iyi sulhun tesisi için şunları söylüyorum: O benim kardeşimdir, ben de onun kardeşiyim ve onunla daima sulh halindeyiz. Bize gelince: Bizim kardeşliğimiz ve sulhumuz evvelce Mısır memleketi arasındaki sulh ve kardeşlikten daha iyi olacaktır. Mısır memleketiyle Hatti memleketi arasındaki münasebete gelince: Onlar da bizim gibi daima kardeşlik ve sulh halindedirler."

Türkiye topraklarında bulunan bu anlaşma metni, esasında istemesek de bize farklı bir misyon yüklüyor. Bu sebeple 1970'li yıllarda çok önemli bir girişimde bulunuyor devlet yetkilileri.

Biraz geriye dönelim. Tarih 24 Eylül 1970. Birleşmiş Milletler'in New York'taki binasının ikinci katında, Kuzey girişine bakan meşhur Güvenlik Konseyi'nin toplantı odasının olduğu koridorda heyecanlı bir açılış gerçekleşiyordu. İki metrelik dev bir bakır levhanın önünde yerlerini alanlar arasında dönemin Myanmarlı BM Genel Sekreteri U Thant, diplomatlar, büyükelçiler ve Türkiye'den bu dev levhayı getiren dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil vardı. Tahmin ettiğiniz üzere bu bakır levha, Çorum'da bulunan Kadeş Barış Anlaşması'nın bir replikasıydı.

Türkiye, bugün ise Birleşmiş Milletler'de esaslı bir reform çağrısı yapıyor. Ancak bu reform çağrısının merkezinde, koridorlarında Çorum'dan giden replikanın asılı olduğu Güvenlik Konseyi'nin yapısının değişimi talebi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu; "Dünya beşten büyüktür" olarak özetledi ve tüm uluslararası toplantılarda bu değişim ısrarını dile getirdi. Bugün BM Genel Kurulu'nda yapacağı konuşmada da bu değişim talebini yine dile getireceğini söyledi. Bu siyaset, küresel vesayet odaklarının hoşuna gitmediği kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye ve Müslüman coğrafyadaki etkisini kırmaya çalışmak için de bir bahane oluyor. Bu çağrı alelade bir çağrı değil. Bir çığlık aslında. Sessiz yığınların sesi denilen tam da bu işte. Güçlü olanın; savaşlara, barışlara, kimyasal silahların kullanımına karar verdiği bir dünyada, küresel adaleti haykıran bir devlet liderinin çıkışı çok değerlidir. Zira Afrika'daki açlıktan Suriye'deki iç savaşa, Arakan'daki katliamlardan dünyanın tüm krizlerinin başlıca sebeplerinden biri, BM Güvenlik Konseyi mekanizmasıdır.

Ancak bizler, bu değeri tam olarak biliyor muyuz emin değilim. Zira bu konuda Cumhurbaşkanı'nın söylemlerini yıllardır kuramsal altyapısını, aktivizim boyutunu, medya veya algı boyutunu ele alan bir çalışma çıkmadı. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, medya ve düşünce kuruluşları çalışmalar yapmadılar. Çok çalışan, her meseleye koşan, her soruna çözüm odaklı yaklaşan, dünyanın her yerinde mazlumlar için ses olmaya çalışan bir Cumhurbaşkanı'na sahip olduğumuz için biz de konforizm içinde hareket ediyoruz kanaatindeyim. Zira tarihin ilk yazılı barış anlaşmasına sahip olan bir ülkenin daha fazla çabalaması gerekir.

SON DAKİKA